1.Bölüm

7K 344 38
                                    

"Senden nefret ediyorum!"

"Umrumda değil."

"Kes şunu!"

Kısa olan ne kadar hızlı yürümeye çalışsa da arkasın da ki esmer bir şekilde ona yetişiyordu.

"Öyle bir şansım yok küçük."

Kısa olan adam derin bir nefes alarak yoluna yavaş adımlarla devam etti. Onu umursamamalıydı. Yokmuş gibi davranacaktı. Bu şekil de belki peşini bırakırdı.

On dakikalık yürüyüşün ardından kısa adam sapığından her hangi bir ses duymayınca yüzünde kocaman bir gülümseme eşliğinde evine giden yokuşu çıkmaya başladı.

"Ahh..terden..gebereceğim..aah!"

Yüksek sesle isyan ederek kaldırıma oturdu. Yokuş çok yorucuydu. Sırtında ki çanta da ona hiç yardımcı olmuyordu.

Son üç aydır bir sapığı vardı. Neden ve niye çıktığını bilmediği biri.

Adını geçen hafta kütüphane de öğrenmişti. Kendisi oraya uyumak için gelmişti ve iki dakika sonra değerli sapık Kim Jongin çıka gelmişti.

Esmer çocuk ondan bir yaş büyüktü fakat asla ona hyung demeyecekti!

Kısa olan çocuk onun hakkında sadece bunları biliyordu. Aslında Jongin onun peşinden gelirken sürekli konuşurdu ve bazen kendisinden bahsederdi. Fakat diğeri onu umursamamayı tercih ederdi. Bir sapık ona asla yardımcı olamazdı.

Fakat, şuan ona deli gibi ihtiyacı vardı.

Kendine küfür ederek yüzünü elleri arasına aldı. Bu duruma düşmek çok onur kırıcıydı.

Çünkü Jongin bu yokuşta ya çantasını taşır ya da onu sırtından nazikce iterdi. Ikinci seçenekde ki durumu uyguladıklarında cidden şapşal bir çifte benziyorlardı.

Kısa adam, koca gözleriyle sokağı taradı. Jongin'i bulmalıydı.

Tanrı aşkına, bugün çantasın da sekiz kitap vardı! Eğer bu çantayla yokuşu çıkmaya kalkışırsa kendini asfaltı yalarken bulabilirdi.

Çöp tenekesinin arkasına bile bakmış olsa da Jongin yoktu. Neden bu kadar hayal kırıklığına yaşamıştı? Hani ondan nefret ediyordu? Peki niçin şimdi onu bulamayınca üzülmüştü?

Tombul yanaklarına birer tokat atarak ayağa kalktı.

"Lanet olası Kim Jongin!"

"Beni mi istemişdiniz efendim?"

Kısa olan adam ufak çaplı bir krizden sonra kocaman olmuş gözlerini eski halina çevirdi. Şuan Jongin'in nereden çıktığını sorgulayamayacak kadar bitkin hissediyordu.

Umursamaz görünmeye özen göstererek çantasını yere koydu ve gözlerini duvarın üzerinde oturan Jongin'e çevirdi.

"Yorgunum. Çantamı taşıman gerekiyor."

Jongin gür sesiyle kahkaha atarak duvardan atladı. Diğeriyse yine korkup sıçramıştı.

"Bana ihtiyacın olması çok mutluluk verici Soo."

Soo'nun çantasını sırtına takıp onun yanına gitti. Kısa olan çocuk ise utançtan kızarıyordu.

"Sana ihtiyacım yok aptal! Ver çantamı!"

Jongin çoktan yokuşu çıkmaya başlamıştı bile. Soo sinsice gülüp sağa sola savrularak uçuruma tırmanmaya başladı.

Jongin arkasına baktığında Soo'nun yorgunlukdan düşüp bayılacağını anladı. Hemen yanına koşarak onu kucağına aldı. Elbette kucağında ki bebek tepiniyordu.

"Indir beni pislik! Ahh! Ne yaptığını sanıyorsun?!"

"Evlendiğimizde de seni eve sokarken bu şekilde kucağıma alacağım bebeğim. Umarım o zaman şuan göğsüme vuran ellerin gömleğimin düğmelerini açmakla uğraşır."

Soo duyduklarıyla elleri hava da işlevsiz kalmıştı. Jongin sıcakdan, sırtında ki çantadan ve en önemlisi kendi ağırlığından dolayı terlemişti. İnce ter damlaları ilginç yollar çizerek esmer tende ilerliyor ve boynundan beyaz gömleğin içine doğru yol alıyordu. Soo bu anı bir film izler gibi izlemiş ve nefes bile almamıştı.

Ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini bıraktı ve tekrar Jongin'in suratına baktı. Kendisinden daha çok yorulduğu fazlasıyla açıktı.

Soo gergince yutkundu ve Jongin'in tam gözlerinin içine bakmaya özen gösterdi.

"İnebilirim Jongin."

"Gerek olduğunu sanmıyorum."

"Bu aralar çok kilo aldım, ağır olmalıyım."

"Hayır kilo almadın. Hala ideal tipimsin."

"Ash, cidden! Aldım diyorum! İneceğim!"

Jongin yokuşun başına gelene kadar onu bir şekil de oyalamıştı. Soo'yu bu kavurucu hava da kesinlikle yormak istemiyordu. Kendisini feda etmesi çok mütevazi bir davranış olsa da Soo odundu. Bu tür "ufak" şeyleri önemsemezdi.

Jongin dikkatlice Soo'yu kucağından indirdi ve apartmanına kadar onunla yürüdü. Küçük adamın itirazları artık ona sinek vızıltısı gibi geliyordu.

"Geldik. Çantamı ver."

Jongin sırtında ki çantayı Soo'nun eline değememeye gayret göstererek ona verdi. Bu davranışı karşı tarafı eğlendirmişe benziyordu.

"Sapığımsın ama ten temasından çekiniyorsun, ha? Tam bir bebeksin Jongin."

"Oh, ım.. Sapığın değilim sadece sana hayranlık duyuyorum Soo. Ve o konu.. ben yalnız senin düşünce tarzını ve davranışlarını takdir ediyorum. Vücudun ilgimi çekmiyor."

Küçük adamdan uzun bir süre ses gelmeyince Jongin yavaşca kafasını kaldırdı. Ağızı açık bir Soo onu selamlamıştı. Hemen kendini toparladı.

"Bu tür oyunlara geleceğimi mi sanıyorsun? Güya tensel temasda bulunmakdan çekineceksin ve ben bir süre sonra bunu arzu edeceğim ha? Aptal!"

Soo sinirle bağırdıkdan sonra bir hışımla apartmana ilerledi ve ağır demir kapıyı bir kuş tüyü misali iterek içeri girdi.

Jongin ise yüzünde sersem bir tebessümle yere bakıyordu.

"İşte tam olarak istediğim bu D.O KyungSoo."

heaven// kaisooWhere stories live. Discover now