LY-3

21 2 2
                                    

Hande'den

Çalmaya başlayan telefon sesim içten içe gerilmeme sebep oldu. Ah, elbette gizli numara falan değil kimse de beni arayıp fidye istemiyor, merak etmeyin. Demir arıyor. Aynanın karşısına geçtim, saçlarımı düzelttim, gülümsedim ve telefonu açmaya hazırdım.

NE!

Napıyorum ben ya. Konu Demir olunca elim ayağıma dolaşıyor. Daha da fazla geçmeden telefonu açtım.

"Alo Demir? Nab-"

"Hande çabuk hazırlan 1 dakika 37 saniyeye evinin önündeyim aşağıda ol hemen!"

"De-demir ne oluyor korku..."

Sözlerimi bitiremeden telefon suratıma kapanmıştı. Hemen altıma siyah taytımı üzerime de bol bir gri tişört geçirip aşağıya indim. İyi ki saçımı önceden düzeltmiştim. İndiğimde Demir aşağıdaydı hemen sürücü koltuğunun yanındaki yolcu koltuğuna geçtim.

"Demir ne oldu nereye gidiyoruz ne bu acele?"

"Hastahaneye."

Demir'den

Bade'nin beni merak ettiğini düşündüğüm için arabayı evlerine doğru sürmeye başladım. Evlerinin önüne geldiğimde arabadan indim ve dairenin önüne gelip zili çaldım. Birkaç saniye bekledim ama kapıyı açan yoktu. Bir ses duymak için kulağımı kapıya dayadım ama ses soluk yoktu. Üst üste birkaç kez daha çalarken, bir taraftan da kapıyı tıklatıyordum. Sonunda meraka yenik düştüm ve birkaç adım geriye gittikten sonra hızla kapıya bütün gücümle omuz attım. Kapı tek seferde açıldığında kapının dibinde Bade'nin yerde baygın bir şekilde yattığını gördüm. Korkuyla ne yapacağımı bilemez bir halde Bade'nin başına çöktüm ve gözyaşlarımla beraber Bade'yi uyandırmaya çalıştım.

"Bade, hadi güzelim. Aç gözlerini." Ama, hayır. Açmıyordu. Sarı saçları betona halı gibi serilmiş, mavi gözleri kapalıydı. Onu böyle görmek içimi parçalıyordu. Yanağına birkaç kez hafifçe kendisine gelmesi adıyla vurdum ama kendine gelmiyordu. Kendim bir şeyler yapamayacağım için hızla telefonumu çıkarıp '112'yi aradım. Bade'yi kucağıma alıp kapının önüne indim ve ambulansı beklemeye başladım. Beklerken bir taraftan gözyaşlarım benden bağımsız akıyordu. Ben ne zaman bu kadar duygusal bir adam olmuştum lan? Ambulans geldiğinde hızla Bade'yi sedyeye yatırdım.

"Bir şeyi yok, iyi değil mi? Düzelecek değil mi? Bir şey söylesenize lan!"

"Hastanede size gerekli bilgiler verilir. Refakatçisi siz misiniz?"

"Evet."

"Lütfen ön koltuğa geçin. Zaman kaybetmemize sebep oluyorsunuz." ATT'yi dinledim ve ambulansın ön koltuğuna oturdum. Ambulans son hızda giderken yaptığım tek şey Hande'ye ve Rüzgar'a haber vermek oldu.

Hastaneye vardığımızda Bade hemen yoğun bakıma alındı. Sedyesinin hemen yanında doktorlarla birlikte hızlı hızlı yürürken bir yandan da elini tutuyordum. Fakat yoğun bakıma girerken o eli bırakmak zorunda kaldım. Yoğun bakımın kapısının önüne çökmemek için kendimi zor tuttum ve koridor boyunca kendimi yürürken buldum. Handeyle Demir koridoru boylu boyunca 16. yürüyüşümde gelmişlerdi.

"Abicim ne oldu?"

Demir karşımda meraklı gözlerle cevap bekliyordu. Soruyu soran o olduğuna göre cevaplaması gereken kişi de bendim değil mi? Peki, ya bir cevabım yoksa?

"Ben ben bilmiyorum. Evine gittim. Sonrasında kapıyı çaldım. Evet, evet. Hem de o kadar çok çaldım ki. Sonra açmayınca ben de kapıyı kırarak eve girdim. Girdiğim an kapının hemen arkasında baygın bir şekilde yatıyordu.

Demir elini omzuma koydu ve iyi olacak dercesine omzumu sıktı. Bizim konuştuğumuz sırada Hande ise bize kafeteryadan kahve getirmişti. Fakat su bile içmek istemiyordum o yüzden kahveyi bir kenara bıraktım.

Yarım saat sonra yoğun bakımın kapısı açıldı. İçeriden çıkan doktor olduğunu düşündüğüm adam hemen konuşmaya başladı.

"Bade Hanım'ın yakınları mısınız?"

"Evet"

"Bade Hanım kafasının arkasına aldığı bir darbe sonucu bayılmış. Şu an uyandı. Şu an için bir adet MR filmi alacağız. MR sonuçları çıkana kadar da istirahat etmesi için bir müddet daha müşahede altında tutacağız."
Daha sonrasında doktor hızla koridordan çıktı. Ardından yoğun bakımın kapısı tekrar açıldı. Çıkan sedyenin üzerinde o yatıyordu. Hızla yanına gitim.

Bade'den

"333 numaralı odaya ne diye koyuyorsunuz beni anlamıyorum ki iyiyim işte ben. Çıkalım lütfen çıkalım. Yahu 3 benim uğursuz rakamım diyorum siz gidiyorsunuz 3 tane 3 numaralı bir odaya koyuyorsunuz beni üstüne 3. Katta."

Çemkirmelerime kimse dayanamamış olmalı ki herkes telefonuna bakıyordu. Malum ben de serumdan ötürü kalkamadığım için o telefonu ellerinden alan kimse yoktu.
On beş dakika boyunca boş boş yattıktan sonra Hande'nin sorusuyla doğruldum.

''Ya Bade bilmiyorum şuan sormalı mıyım ama içim içimi kemiriyor. Nasıl oldu?"

"Kapı çalmıştı. Ben onu açmaya gittim. Sonra kimse yoktu. Tam o sırada kafamın arkasına birisi vurmuş olmalı ki bayıldım. Son hatırladığım görüntü arkadan aldığım darbeyle öne gelen sarı saçlarım ve kapanan gözlerimden ötürü az buz rengini gördüğüm kahverengi kirpiklerim."

Rüzgar kükremeye başladı. "Kızım sen ne diye her önüne gelene kapı açıyorsun? Hale Teyze sana yemek yerine yürek mi yediriyor yemekte?" Annemden bahsetmesiyle beraber aklıma annem gelmişti.

"Anneme haber vermediniz değil mi? Kesin yolda gelirken o da kalp krizi geçirir." İmdadıma Demir koştu.

"Merak etme, dördümüz dışında kimsenin haberi yok." Derin bir oh çektikten sonra arkama yaslandım ama yatak başlığı sert olduğu için rahat edemedim. Dudaklarımı her zaman bir şey isterken yaptığım acındırıcı şekile büründürdüm.

"Hangi en iyim, bestim, kankam, sonsuzluğum, ruh eşim, ruh öküzüm..."

"Ne istiyorsun?" Üçü de gözlerini uğraştıkları telefondan ayırmadan hemen bir şey isteyeceğimi anlamışlardı. E ben sabahtan beri boşuna saymıyordum bu kelimeleri.

"Arkama rahatça yaslanamadım. Yastığı koyar mısınız?" Üçü birden bir yastığı düzeltmek için kalktığında kahkahama engel olamadım.

"Ya siz bir yastığı koymak için aynı anda mı kalkıyorsunuz? Yerim sizi!" Sağ tarafımdan Demir ve Rüzgar'ı koltuk altıma sıkıştırırken, sol tarafımdan da Hande'yi sıkıştırıyordum.

"Mira biraz daha sıkarsan iç organlarım ağzımdan çıkacak."

"Ya Mira saçım bozulacak!"

"Kızım bi dur be!" Hepsinin ayrı ayrı söylenmesini bile seviyordum. Sonunda onları rahat bıraktığımda yerlerine geri geçtiler. Tabiki telefonları ellerinden eksik olmuyordu.

"O telefonları biraz daha kaldırmazsanız uygun bir yerlerinize monte edicem!" Hepsi aynı anda telefonları kaldırınca yüzüme memnun olmuş gülümsememi kondurdum.

"Ee ne yapacağız?" Sıkıntıyla yüzlerine baktığımda hepsinin anlamsızca bana baktığını gördüm.

"Kızım kafanı yarmışsın, hala ne yapacağız diyorsun. Yat dinlen işte." Rüzgar'a dilimi çıkardıktan sonra gözlerimi cevap beklercesine Hande ve Demir'e çevirdim.

"Amuda kalkalım. Nasıl fikir?" Hande'yi fikri için alkışladıktan sonra son ümidim Demir'e gözlerimi çevirdim. Demir'in dediği şeyle herkes birbirine baktı ve yüzlerde sinsi bir sırıtış oluştu. Demir'in dediği şey oldukça mantıklıydı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 03, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Lise YıllarımWhere stories live. Discover now