"Okulda kavga etmişsin. İlk günden."dedi hoşnut olmayan bir ses tonuyla. O tatlı müdürün bu olayı ona kavga olarak iletmediğini ve bu adamın böyle algıladığına inanıyordum.

"Haklıyım."

Olayın ayrıntılarını anlatmaya gerek yoktu. Kavga diye düşünmesi benim için idealdi.

"Ayrıntıları çok iyi biliyorum merak etme. Ne olduğu önemli değil kavgaya dahil olmanı istemiyorum." dediğinde geleneksel olmasa da çok da modern gözükmeyen eşyalarla kaplı odanın içinde dolandırdığım sıkılgan bakışlarımı ona çevirdim.

"Üzgünüm, sessiz kalıp kurtlara yem olamam. Özel hayatıma karışamazsın."

Sinirlendiğini yüzündeki gerilmeden anlayabiliyordum. Kaşlarını hafifçe çatarak konuşmaya devam etti.

"Özel hayatın sen reşit olana kadar tam da beni ilgilendirir. Ondan sonra da nefes alabileceğini sanma. Senden ne kadar güçlü olduğumu bilmiyorsun ufaklık."

İstediğim oluyordu. Canını sıkıyordum, iyi hissetmem gerekirdi ama rahat değildim. Böyle konuşarak beni kışkırtırken arkama yaslanıp keyfime bakamıyordum.

"Benden sorumlu olan annem. Hiç görmediğim bir adam değil. Bunu o benden çok güçlü olduğuna inanan kafana soksan iyi edersin!"

"Otur!" diye benden daha çok sesi çıktığında titreyen bacaklarımı hareket ettirmek istesem de bana karşı tehdit dolu bakışlarının sonunda onun istediğinin olacağını biliyordum. Bundan nefret ederek biraz önce kalktığım koltuğa geri oturdum.

"Öncelikle benimle konuşmana dikkat etmen gerek."

"Aklımda tutarım."derken alaycılığım sesime gayet net yansıdı ama benimle laf dalaşına girip uzatmadı.

"Paltonun sigara kokmasını nasıl açıklayacaksın? Daha öncesinden okuldan kaçman var tabii."

Sesin yüksekliği biraz azalmıştı ama hala yüksekti. Ondan nefret ediyordum. Ben her şeye ağlayan bir insandım. Sinirlendiğimde bile ağlardım ve şimdi ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum.

"Sıkıldım. Nereye gittiğimde seni ilgilendirmez." Sesim dişlerimin arasından ve maalesef kırık çıkmıştı. Hayır! Şimdi olmaz. Ağlayamam. Şu an değil.

"Bu bir daha tekrarlanırsa olacaklara kendini hazırla. Şimdi odana çık. Okula seni kayıt ettirirken aldığım e-postana ödevlerin yollandı. O araştırmaların hepsi yapılacak."

Dişlerimi sıkarak yerimden kalktım. Merdivenleri koşarak çıktıktan sonra kendimi odaya atıp gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Ağlamaktan nefret ediyordum. Ağlamak istemiyordum ama ağlıyordum işte. Burada olmak istemiyordum. Gitmek için yaptığım plan tutmuşken bile canım sıkılıyordu. Burada bir gün bile durmak istemiyordum. Annemi aramak için doğrulduktan sonra telefonu alıp kendimi yeniden yastığın üstüne bıraktım.

"Birtanem!"

"Anne ben burada kalmak istemiyorum."

"Kayla! Üzme beni. Okulun ilk günü kötü mü geçti?"

Sesinin sıcaklığına yaslanmak istedim. Anneme sarılıp her şeyi unutmaya ihtiyacım vardı.

"Berbat geçti. Berbat bir okula gidiyorum anne. İnsanlar grup olmuşlar. Okuldan kaçtım. Dersleri ektim ve bu adam benim her şeyime karışabileceğini iddia edip bana bağırdı. Beni kimin yanına gönderdiğinin farkında mısın? Nasıl güveniyorsun ona?"

"Sana bağırdı mı?"

Şaşırmaktan ziyade şüpheciydi.

"Evet!"

"Onunla konuşurum. Sen sadece sana öğrettiğim gibi her şeyle başa çıkabileceğini kendine hatırlat ve derslerine odaklan lütfen."

"Anne..."

"Kayla bunu konuştuk. Böyle yaparak beni daha fazla üzme, lütfen. O senin baban."

"Değil!"

"O senin baban ve bir şeyleri telafi etmek istiyorsa ona bir fırsat ver."

"Vermeyeceğim! Benim ne istediğimin hiç önemi yok mu?"

Kendi kendime çabalıyordum sanki. İkisi de aynı yerde, beni karşılarına almış ve sesimi duymuyordu.

"O senin baban."dedi sadece. Sesini zar zor duymuşum. Cevap vermeden telefonu suratına kapattıktan sonra tamamen kapatıp başımı yeniden yastığa gömdüm ve boşluğu izleyerek bir süre orada kaldım.

Ödevlerimi yaparsam aklım dağılacaktı muhtemelen. Beni kurtaracak şey derslerdi. Üniversiteyi kazanamayıp burada bir yıl daha geçirmek zorunda kaldığımı hayal bile edemiyordum. Kendimi toplayıp ders çalışmalıydım. Gözlerimi silerek ve burnumu çekerek yerimden kalktıktan sonra bilgisayarın başına geçtim.

Dediği gibi e-postamda üç araştırma ödevi vardı. Ödev yaparken üç saatimi bilgisayar karşısında harcamıştım. Karnımdan gelen gurultular acıktığımın belirtileriydi ama hiçbir şey olmamış gibi aşağı inmeyecektim. Henüz buna hazır değildim.

Sanal alem dikkatimi dağıtabilirdi. Sosyal medya hesaplarımda beni takibe alan yeni arkadaşlarıma geri dönüp profillerini inceledim. Ömer'in yazdığı şeyi görünce dikkatimi ona verdim.

Aramızda hoş geldin en gözde, yenim.

En azından bazıları hala beni gülümsetebiliyordu.

Altında Neşe'nin cevabı vardı. Birbirlerini takip bile etmiyorlardı ama o Neşe'ydi.

Çok uzun sürmeyecek, alışmayın.

Bilgisayarı kapattıktan sonra telefona sarılıp onu aradım. Her zamanki gibi meşguldü. Harika. Sosyal prenses yine birileriyle konuşuyordu.

Beni ara, diye mesaj attıktan sonra telefonu bırakıp tekrar yatağa uzandım. Kitabımı alıp okumaya başladıktan dakikalar sonra uyuyakalmıştım.

Kötü Çocuk I & IIWhere stories live. Discover now