Huzurlu...

150 22 9
                                    

Semih gittikten sonra biraz film izliyorum. Ne kadarda saçmalar. Hep mutlular. Mutsuz olanlarda etrafındakileri görmeyen salaklar. Aşk filmi izlemeyi sevmiyorum çünkü bana onu hatırlatıyorlar. Onunla güldüğüm, ve onunla hiç durmadağan ağladığım zamanları. İstemsizce ağlıyorum. O sırada bir anahtar sesi duyuyoeum ve kapı açılıyor. Gelen Abim. Beni görünce endişeli bir ifadeyle yanıma geliyor.

"Ne oldu Yaren? Neden ağlıyorsun?" diyor. Sesindeki korku çok net. Benim için endişeleniyor.

"Yapamıyorum abi. Son zamanlarda unuttum sanmıştım ama olmuyor. Onu unutamıyorum. Hep o gün geliyor aklıma." Deyip yutkunuyorum. Beni kollarının arasına alıp iyice sarılıyor. Hep böyle yapar ağladığımda. Ağlama demez. Sorgulamaz beni. İçimi dökneme izin verir. Sonra devam ediyorum:

"Siz bana hep onun beni kötü etkilediğini söylüyordunuz ama ben dinlemiyordum. Çünkü o bana iyi geliyordu abi. O bütün o insanlara olan soğukkanlılığımı atlatmaya çalışıyordu. Sizin bana gösteremediğiniz ilgiyi o bana gösteriyordu." diyorum sesim boğuk çıkıyor. Ama konuştukça rahatlıyorum.

"Anlat bana o gün ne oldu?" diyor. Bunu yapamam ki.

"Olmaz abi sorma söyleyemem. Yapamam bunu. Onları anlatabilecek kadar güçlü değilim ben." diyorum çatallaşan sesimle. Bana daha sıkı sarılıyor ve beni kucaklayıp odama götürüyor. Yatağıma yatırıp yorganı üzerime örtüyor. Alnıma bir öpücük kondurup:

"İyi geceler meleğim." diyor. Zaman her şeyin ilacıdır diyorlar ya, yalan. Asıl uyku her şeyin ilacı. Gözlerimi kapatıp düşünmemeye çalışıyorum. Ve etraf sessizleşiyor. Uyku göz kapaklarımı güçsüzleştiriyor. Ve dalıp gidiyorum.

...

Uyanıp duşa giriyorum. Sonra saçlarımı kurutup tarıyorum. Üniformamı giyip aşağı iniyorum. Yine ev boş. Boş dediysem annemin benim biraz daha düzelmem üzerine eve aldığı hizmetliler hariç. İlk kez görüyorum bu kadını. Muhtemelen bu gün başlamış olmalı. Kalvaltı sofrası duruyor. Benim için toplamamışlar. Biraz bir şeyşer atıştırıp çıkıyorum evden. Arabaya binip okulun önünde iniyorum. Kapıda bekleyen yüzle bir an duraksıyorum. Onu tanıyorum. Geçen gün merdivende konuştuğum çocuk bu.  Furkan'dı değil mi ismi? Bana yaklaşıp gülümsüyor.

"Selam." diyor.

"Selam." diyorum.

"Bende seni bekliyordum." diyince şaşırıyorum.

"Beni mi bekliyordun neden ki?" diyorum.

"Seninle bir yerlere gitmek filan istiyorum. Eğer uygumsan bu okul çıkışı bir şeyler yapalım mı?" diyor sırıtarak. Onu tanımıyorum bile nasıl bir yerlere gideyim belki sapık? Nerden bileyim yani.

"Hı şey bugün kursum var." diyorum tedirgince.

"Kurstan sonra?" diyor.

"Hı peki." diyorum ne kadar istemesemde hayır diyemiyorum.Bunu fark etmiş olacak ki:

"Tamam biliyorum tanımadığın biriyle bir yerlere gitmek istemiyorsun ama merak etme yemem. Hem tanışmış oluruz he?" diyor sırıtarak.

"Pekala." deyince elime bir kart tutuşturuyor.

"İçinde numaram var. Kursunun adresini mesaj atarsın." deyip yanımdan geçip okula giriyor. Bende sınıfıma gidiyorum.

Dersleri az çok dinleyip bazılarınıda sallıyorum. Okul çıkışı üzerimi değiştirip arabaya biniyorum. Kaan'ı göreceğim için sırıtıyorum. O sırada aynadan bana bakan şoförle göz göze gelip:

"Deli değilim ya! Aklıma bir şey geldi." diyorum. Tekrar yola dönüyor ve cevap vermiyor. Kursa geldiğimizde arabadan inip girişe doğru ilerliyorum. İçeri girdiğimde hayal kırıklığı yaşıyorum çünkü Kaan yok. Belki daha sonra grlir diye bekliyorum ama gelen giden yok. Bende resme konsantre olup hocanın dediklerini dinliyorum. Çıkışta Furkana adresi mesaj atıp beklemeye başlıyorum. Yaklaşık bir 10 dakika sonra geliyor. Bu kadar hızlı gelmesine şaşırıyorum. Sonra 'belkide yakınlarda bir işi filan vardı' diyorum. Arabaya binince gülümsüyor:

ENGEL DEĞİLWhere stories live. Discover now