XLIV| survivor

En başından başla
                                    

Öfkeden gözleri dolan Laurie şarabından biraz daha içti.

"Her şeyin sonunda biz kardeştik."

"Bana kardeşlikten bahsetme." dedi Laurie. Dudaklarının arasından adeta nefret akıyordu. "Bebeğin ölümüne sebep oldun Michael. Kendi kardeşine bunu yaptın ve bana kardeşlikten bahsediyorsun."

"Bebek ölmeliydi, bunu biliyorsun. Fırsatın olsaydı sen bunu Rhoslyn' e zevk için bile yapardın. Beni sakın suçlama."

Laurie bunu gerçekten yapar mıydı?

"Belki yapardım, evet. Ama o asla bana böyle bir konuda güvenmeyeceği için bebekten haberim olmazdı."

"Şimdi beni mi öldüreceksin?"

"Herkes senin ölmeni istiyor. Ama benim sayemde yaşayacaksın."

"Neden?" dedi Michael şüpheyle. Laurie' nin söyledikleri ona inandırıcı gelmiyormuş gibi görünüyordu.

"Çürüyüp kendi düşüncelerinle yok olmanı izlemek istiyorum sadece. Tüm hayatını gözden geçirmeni ve bana yaptığın yanlışları hatırlamanı istiyorum."

"Sen hastasın."

"Hasta olan senin gibi götü kalkık soylular."

"Laurie," dedi Michael sabırsız, öfke dolu bir sesle. "Çıkar beni buradan."

"Buradan asla çıkamayacaksın."

Michael kükreyerek elini Laurie' ye doğru uzattı fakat aradaki mesafe ulaşamayacağı kadar fazlaydı. "Öldür beni!"

Laurie kardeşinin gözlerinin içine bakarak kadehindeki şarabı bitirdi ve bitirdikten sonra yüz hizasına kadar kaldırdığı kadehi yere bıraktı. Parçalanma sesi Michael' ın daha da şiddetli ağlamasına sebep olmuştu. İki yandan tuttuğu parmaklıkları tekrar sarstı ve "Öldür beni!" diye haykırdı yeniden. "Laurie, bu bok çukurunda yaşayamam. Öldür beni! Lütfen."

Laurie arkasına döndü. Koridora çıkan kapıya doğru yürürken dudaklarında üçüncü zaferinin tebessümü vardı.

"Öldür beni!" diye bağırdı Michael, Laurie çıkmadan önce. "ÖLDÜR BENİ!"

Koridorları aşarak hücre kulesini terk ettiğinde Beyaz Kale' nin arka avlusuna bakan galeriye gidip kalın tahtaya yan şekilde oturdu ve sırtını arkasındaki ahşaba yasladı. Yine kar yağıyor, aşağıdaki avlunun kar tabakası gittikçe yükseliyordu.

Temiz havayı içine çekerken karanlık gökyüzüne baktı. Babasını ve onun fahişe karısını öldürmüştü sonunda. Ailesine, hatta krallığa ihanet etmişti. Suçlu hissetmesi gerekirdi değil mi? Normali buydu. Fakat Laurie, hiç bu kadar huzurlu hissettiğini hatırlamıyordu.

Bjorn' un dediği gibiydi. Bu güzel gece zafer ve mutluluk doluydu.

"Kardeşimin seni sabaha kadar becereceğini düşünüyordum."

Ivar alaycı mavi gözlerini Laurie' den çekmeden yanına kadar geldi ve dirseğini tahta korkuluğa yaslayıp ağırlığını tek bir ayağına verdi. Her zamanki gibi sinir bozucuydu.

"Ragnar' ın yanında eğlencelere katılman gerekmiyor mu?"

"Ragnar burada değil."

Ragnar hiçbir yerdeydi. Öyle ki, bazen Laurie onun bir hayal ürünü olduğunu düşünüyordu.

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin