"Bil bakalım, ben kimim, prenses." Aşık olduğum ses kulaklarıma bir ilahi gibi yerleştiğinde kocaman gülümsedim.
"Uhmm, siz dünyanın en yakışıklı adamı olabilir misiniz?"
Kıkırtısı salonda yankılanırken ona doğru döndüm.
"Evet! Nasıl da bildim ama!"
"Yanlış, senden sonraki olacak o."
Gülümsemem genişlerken ona sarıldım.
"Çok özledim seni, Louis."
Kollarını belime dolayıp sıkıca sarıldı.
"Ben de seni, meleğim."
Ayrıldığımızda oturup beni yanına çekti.
"Neden geciktin?" diye sordum, bileğini dizine düşürüşünü izlerken.
Omuz silkti. "İşim uzadı." dedi.
Üstelemedim. Gülümsememi tekrar yüzüme yerleştirirken onu izliyordum. Yine mükemmel görünüyordu. Bir haftadır uzattığı sakalları, ince dudaklarını çerçevelemişti. Mavi gözleri her zamanki gibi soğuk fakat parlıyordu.
"Karnın aç mı?" dedim, omzuna yasladığım başımı hafifçe kaldırıp ona çenesinin altından bakarken.
"Hayır, güzelim. İş yemeğine kaldığım için geciktim zaten."
"Film izleyelim mi?"
Belimdeki kolunu sıkılaştırdığında bedenimi onun kucağında buldum.
"Benim daha iyi bir fikrim var." dedi sırıtarak.
Kollarımı boynuna dolayıp başımı yana yatırdım.
"Neymiş o?"
"Kendi filmimizi çekelim."
"Hmm, konusu ne olacak peki?"
"Bir adamın güzel sevgilisine olan aşkı ve onu nasıl becerdiği?"
Göz devirirken güldüm.
"Çok yaratıcı, Bay Tomlinson."
"Biliyorum, Müstakbel Tomlinson." dedi, beni kucağına alıp merdivenlerden çıkarırken.
Bunu söylerken aklından ne geçtiğini bilmiyordum. Ama beni ileride eşi yapacağına dair şeyler söyleyerek kandırması hoş değildi. Zaten hep böyle mükemmel gideceğini düşünerek aptallık etmiştim. Zavallının tekiydim. Erkeklere güvenmemem gerektiğini biliyordum fakat Louis... onun farklı olacağına inanıyordum...
YOU ARE READING
I'm Not the Only One // Larry
FanfictionI wish this would be over now But I know that I still need you here You say I'm crazy 'Cause you don't think I know what you've done But when you call me, baby I know I'm not the only one
