BÖLÜM:26 "ACIMIN ACISI"

Start bij het begin
                                    

"Yok bir şey."

"Bende öyle düşünmüştüm."

Saçlarımı havluyla kurularken, bir eliyle belimden tutuyor ve sallanan bedenimi kontrol altına alıyordu. Banyodan çıktığımızda Atıl kendi pijamalarından alt ve üst çıkardığında yatağa oturdum. Oyalanmak adına salladığım ayaklarım benim için takip oyunu olmuştu.

"Güzelim," diye bir ses duyduğumda Atıl tam önümde diz çökmüştü. Bu manzaraya mı ölmeliydim yoksa sözüne gömülmelimiydim bilmiyorum. "Hadi çıkar." Dediğinde penyemin uçlarından tutarak yukarıya çıkartacakken, onu bileklerinden tutarak engelledim.

"Böyle yatacağım. Çıkarmak istemiyorum," diye huysuzlaştığımda arkadan gelen esneme sesi yorgunluğumun sesli mesajıydı.

"Hasta olursun."

"Bana bakarsın." Dediğimde saniyeler sonra dediğimi idrak etmiştim. "Yani bakma bana. Bakmak zorunda değilsin."

"Sana bakarım," diye konuştuğunda tüylerim ürperdi. "Ama biraz daha yatağımda böyle ıslak oturursan çarşaflarım pislenecek."

"Ha?"

"Özel gününde değil misin sen?" Diye sorduğunda utangaçlığıma karalar bağlamam kısa sürmemişti. Atıl bunu dedikten sonra aniden yataktan fırlayacakken, dengem şaşmış ve bir ayağım ötekine takılarak düşeceğim sırada, kendimi çoktan sıcacık kollara kenetlenmiş bir şekilde bulmuştum.

"Tamam sakin ol. Kirletmen önemli değil. Tek isteğim hasta olmaman," dediğinde bir şey demeden gözlerimi kaçırdım. Beni tekrar yatağa otuttururken penyemi üstümden sıvadı. Karşısında sütyenli bir şekilde kalırken, Atıl hiç vakit kaybetmeden kendi penyesini hemen üzerime geçirmişti.

Pantolonumun önce düğmesini ardından fermuarını açarken, Atıl nefes alış verişini hızlandığını duydum. Hızlıca üzerimden pantolonumu da sıyırırken, utangaçlığım yüz karası olmuş ve yanaklarıma hücum eden kan gözlerimi kapatmama sebep olmuştu.

Atıl'ın eşofmanı bacaklarımdan geçerken, Atıl'ın yutkunması kulaklarımı doldurmuştu. Bir şey görmüyor ama sesleri iyi işitiyordum. "Acıktın mı?" Diye sorduğunda, ne cevap vermiş ne de gözlerimi açmıştım. Az önce yaşadığım olayı sindirmem gerekiyordu. "Soruma cevap verecek misin, yoksa bütün gün böyle mi bekleyelim?" Tekrar cevap vermedim.

Atıl aniden beni kollarımın altından tutup yatağa yatırdığında kendisi de çoktan yanımda yerini almıştı. Bunu hissedebiliyordum. Üstümüze örtülen çarşafın soğukluğu ayaklarımı ürkerken, hemen yanı başımda nefesini duyuyordum. Bu hoşuma gitmişti.

Atıl'ın eli saçlarımda gezerken, rahatlama hissinin yanında beynime ok gibi saplanan gerçek gözlerimi açmama sebep olmuştu. "Bırakır mısın?" Diye konuştuğumda Atıl bu hareketime karşı kaşlarını çatmış olsa da fazlaca büyük yatakta geriye doğru gitmiştim.

Atıl hiç konuşmadan beni belimden tutarak kendine doğru getirdiğinde, koyu yeşil gözlerinin altında ki siyahlık beni ürpertmişti. Aniden saçlarımın altına baktığımda, bir yaranın daha Atıl'ın gözlerinin önüne düştüğünde, yüzüm düşmüş ve dudaklarımı dişlemiştim.

"Siktir! Bu ne?" Dediğinde öfkesini sesinden anlamış ve açıkta bıraktığı yaramı kapamaya çalışma eylemimi engellemişti. "Buranın hangi boktan hikayesi var?"

"Boşver."

"Şu anda seni böyle görüp ne sikim olduğunu duymadan boşvereceğim öyle mi?" Dediğinde onu yarım görüyordum. Gözleri yaramı süzüyor parmakları oraya dokunuyordu. "Ütü izi mi lan bu?"

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu