1

81.5K 3.3K 859
                                    

Çok sevgili takipçilerim ve kitabımı okuyan diğer tüm okurlar

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


Çok sevgili takipçilerim ve kitabımı okuyan diğer tüm okurlar. Kitaplarımı yazarken -özellikle Beşik Kertmesi'ni- belli bir yöreyi ve düşünce tarzını yazıyorum. Kitabımda yazdığım her cümle benim düşüncem veya onayladığım bir durumu yansıtmıyor. Kitaplarımı ona göre okuyun ve yorum yapın. Bunu saygı ve nezaket çerçevesinde yapmanızı rica ediyorum. Yoksa ben de kırıcı olacağım. Kaç asır süre gelmiş davranışları kültürü onaylayabilirsiniz ama uygulayan  insanlara hakaret edemezsiniz. Okumamak da bir tercihtir. Bunu göze alarak kitaplarıma başlayın lütfen.

Hikayeye başlama tarihinizi buraya atmayı unutmayın❤❤

Ağustos-Eylül, 1999

Enkazlar kaldırılırken kimilerinin enkazı ömrü boyunca yerde kalacaktı. İşte öyle bir felaketti İstanbul depremi...

Kimisi evinin enkazını toplarken, kimisi de yuvasının enkazını ömür boyu gittiği her yere yüreğiyle taşıyacaktı. 17 Ağustos depreminin yetim ve öksüz bıraktığı onlarca çocuktan sadece biriydi Leyla...

Henüz ne kaybettiğini bilemeyecek ama yokluklarına çok gözyaşı dökecek yaştaydı. Daha altından bezinin yeni yeni alındığı, emziğinden bir türlü kopamadığı yaştaydı. 3 yaşındaki Leyla, babasının prensesi, annesinin biriciğiydi.

Her kız çocuğu gibi onun da ilk aşkı babasıydı ama o henüz bunu hatırlayacak, kavrayacak yaşta bile değildi. Yine de bir çok çocuğa göre şanslı sayılırdı ki ona bakmayı seve seve kabul eden bir amcası vardı. Selami Bey de depremi Bursa'dan hissedenlerden biriydi. Deprem öyle şiddetliydi ki ardından gelecek felaketler adeta bas bas bağırıyordu.

Bir süre kimse kimseye ulaşamamış, bunun sebebi de depremin kestiği hatlar olmuştu. Fakat hatlar düzelmişti ve Selami Bey hala kardeşi Selçuk'a ve karısı Gülçin'e ulaşamıyordu. Çok geçmeden kara haber ulaşmıştı. Kardeşi ve gelini enkazında altında kalmış ve hayatını kaybetmişti. Minik yeğeni Leyla ise hafif yaralı kurtulmuş ve tedavi altına alınmıştı. Selami Bey haberi alır almaz yola çıkmış ve İstanbul'a gitmişti.

İstanbul'a ulaştığında felaketin boyutunu çok daha iyi anlamıştı. Şoktaydı adeta. Tek damla akmamıştı gözlerinden. Belki de inanmak istememişti. O yüzdendi belki de gözyaşlarını dökememesi.

Morga girdi, kardeşini ve gelinini teşhis etti, yine de inanamadı. Ta ki hastaneye gidip çığlık çığlığa ağlayan, ağlamaktan moraran yeğenini görene kadar. O an anlamıştı kardeşinin ve gelininin artık olmadığını. Hiç kimse o sabiyi susturamayınca, acısına deva bulamayınca anlamıştı onların ebediyen gittiğini...

Adımlarını hızlandırıp yeğenini hemşirelerin elinden alıp sıkıca sarıldı ve onunla beraber bir süre akıttı gözyaşlarını, ağlayamadığı kadar ağladı.

Acısını alıp, eksikliğini gidermek için sardı sarmaladı küçük Leyla'yı...

Büyük felaketin üstünden 3 gün geçmişti. Minik Leyla tam 3 gündür ana babasının kokusundan, sesinden, şefkatinden mahrumdu. Amcasında babasının kokusunu biraz olsun bulan Leyla'nın çığlıkları, iç çekişlere dönmüştü.

ZİNCİR SOKAĞI SAKİNLERİ(TAMAMLANDI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora