6

1.2K 131 281
                                    

Gökyüzü gözlü bu sevimli oğlan sinirlendiği zaman şimşek çaktırabilecek mi?

İyi okumalar

Big Ben saat kulesinin içine girdiler. Liam direkt danışma bölümüne gitti. Harry, Liam'a anlamsızca bakarken Liam, Harry'yi yanına çağırdı.

Liam bilgisayarda birkaç tuşa bakarken Harry "Ne yapıyorsun, Liam?" diye sordu. Liam birkaç tuşa daha bastı ve keyifle arkasına yaslandı.

"Bu gizli bir asansör için oluşturulan şifre. Herkes kolayca Olimpos'a giremez." dedi. Ardından devam etti. "Bu Athena'nın fikriydi."

Harry başını salladı. Biyolojik annesi çok zekice bir şey düşünmüştü. İç sesi Annen Athena olduğuna göre? dese de takmadı.

Danışma masasının yanındaki duvarda hareketlilik oluşmaya başladı. Duvar yavaşça kayboldu ve onum yerine bir asansör çıktı.

Liam ayağı kalktı. "Hadi." dedi. Herkes asansöre gitti ve düğmesine basıp açtılar.

Asansörün içi altın kaplamaydı. Bir aynası vardı ve tek bir tuşu vardı. Onun dışında içi küçük resimlerle doluydu.

Liam derin bir nefes verdi. "Hazır mısınız?" dedi. Niall gözlerini devirdi. "Uçacak değili- HASİKTİR!"

Liam düğmeye bastı ve asansör yukarıya doğru hızla çıkmaya başladı. Liam sakin bir şekilde dururken Niall ordan oraya sürükleniyordu.

Yaklaşık 20 saniye sonra asansör durdu. Louis gözlerini kapatıp başını sağa sola salladı. Harry ise gözlerini açıp kapatıyordu.

"Az önce ne oldu?" diye sordu Harry. Liam sakin bir ses ile "1 saniyede 35 kat birden çıktık." dedi.

Louis, Harry ve Niall şaşkınlıkla bakarken Liam omuz silkti. "Bu şaşkınlığınızı sonra yaşayın çocuklar. Daha çok işimiz var."

-

Asansörden çıkmışlardı. Karşılarına direkt büyük bir tapınak çıkmıştı. Tapınak, buradaki her şey gibi altın rengindeydi. Ve biraz uzaktaydı.

Harry hayran bir şekilde izlerken Liam'a "B-Burası Olimpos mu?" dedi. Sesinden bile heyecanı anlaşılıyordu.

Liam gülerek kafasını salladı. Harry etrafa bakarak gözünden gelen yaşları sildi.

Harry her zaman hayalini kurmuştu. Olimpos'un gerçek olduğunu her zaman savunmuştu. Ama arkadaşları ona genellikle 'hayal dünyandan çık ve gerçek dünyaya bak harry' derlerdi.

Louis, ağlamakta olan Harry'ye baktı. Onu anlayabiliyordu. Buraya gelmek istediği biliyordu.

Liam boğazını temizledi ve elini şıklattı. Elini şıklatması ile milyarlarca altın toz parçalarının oluşması bir oldu.

Altın toz parçaları ise birleşerek dört tane atı meydana getirdi. Louis kaşlarını kaldırıp atlara bakarken "Bana söyleyebilirdin." dedi.

Liam gözlerini devirdi. "Atlara binin. Daha çok yolumuz var."

Atların hepsi Louis'ye baktı. Hepsi sırayla saygıyla eğildiler. Niall şaşkınca bakarken beyaz at konuşmaya başladı. 'Majeste William. '

Diğer üç at da eğildi ve 'Majesteleri.' dedi. Louis sesli bir şekilde "Eğilmenize gerek yok. Bizi tapınağa götürün." dedi.

Dört at da kişnedi. Beyaz at Niall'ın yanına, açık kahverengi at Harry'nin yanına, kahverengi at Liam'ın yanına ve son olarak simsiyah at ise Louis'nin yanına gitti.

Poseidon's Son // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now