16• Kalp Atışlarım Senin Adını Sayıklıyor

2.9K 336 316
                                    


Dersler geç bittiğinden hava kararmıştı bile. Ten'le birlikte sokakta yürürken renkli, yanıp sönen tabela dikkatimi çekti. Bir pastane tabelasıydı.

Ten kareden kareye atlıyor, yerdeki çizgilere basmamaya çalışırken kendi kendine küçük bir oyun oynuyordu. Şu şirin görüntüyü bozmak istemezdim ama elinden tutup pastaneye doğru sürükledim.

Pastaneye girdiğimizde mutlulukla zıpladı. Dışarıyı görebileceğimiz bir masaya oturduk. Görevli oğlan gelip soracakken Ten izin vermeyip direkt atladı.
"Çikolata~ Boool çikolata~ Her tarafı çikolata kaplamalı pasta.~"

Çalışanla gözlerimiz aynı anda buluştu. İkimiz de Ten'in bu aegyo dolu söylediği cümleye güldük.

Adam siparişlerimizi getirmek için yanımızdan ayrıldı. Telefonu çıkarıp resmini çektim. Artık izin veriyordu ve her hâlde çekiyordum.

"Pastayı hangimiz önce bitirirse diğerine istediğini yaptırsın. Olur mu?

Ten imalı imalı baktı.
"Neden olmasın? Sonuçta sen bana bir kez istediğini yaptırma hakkına sahiptin. Belki bunu da ben kazanırım ve intikam almış olurum?"

Üçten geriye saymaya başladı.
Bir anda pastaya saldırdığında şoktan yemeyi unutmuştum zaten. Ki kazanmasına izin verecektim. Böylece mutlu olabilirdi.

Öyle bir yiyordu ki, pastanın yüzünde bulaşmadığı yer yoktu. Masanın üzerinde duran telefonu alıp kamerayı açtım. Videoya çektiğimden haberi yoktu. Sincapın fındığı yemesi gibi yiyordu.

Bitirdiğinde yanakları dolu şekilde kafasını kaldırıp bana baktı. Kamerayı o görmeden kapattım. Ağzı doluyken 'ben kazandım' diye konuşmaya çalışıyordu. Duyulan tek şey boğuk seslerdi tabii.

Tamamen ağzındakileri yuttuğunda elini midesine atıp ovdu. Önümüzdeki peçeteyi elime aldım ve uzattım.
"Bence yüzünü silmelisin."

"Bu kısım senin 'dudağında kalmış' deyip beni öpeceğin kısım değil miydi?"
Peçeteyle yüzünü silerken gülüyordu. Telefonunun ön kamerasına bakarak siliyordu. Kendine sanki bir yabancıymış gibi bakıyordu.

Hayranlıkla her hareketini izliyordum. Parmaklarının sanki dans eder gibi kıvrılıp dudağının çevresini silişini, daha net görebilmek için kısarak baktığı çekik gözlerini... Her şeyini.

Bazen öyle anlar oluyordu ki, kalbime kilitleyesim geliyordu seni. Anahtarını kimsenin, hatta benim bile bir daha bulamayacağım yerlere atıp kaybedesim geliyordu. Orda hep kal, ve ben hep kalp atışlarımı senin adını sayıklarken bulayım istiyordum. Bazen seni ne şekilde sevebileceğimi bile karıştırıyordum. Heyecandan ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyordum. Ne kadar seversem seveyim geçmeyecekti bu sevgim, biliyordum. Ne kadar sahip olursam olayım, bitmeyecekti sana olan bu isteğim.

"Pekâlâ, ben sözünde duran biriyimdir. Kazandığına göre istediğini yapmalıyım. Nedir isteğiniz beyfendi?"

Söyleyeceğin tüm zorlu ve saçma şeylere kendimi hazırlıyordum. Fakat o an bile aslında hata yaptığımı anlamamıştım. Sendeki değerimi farketmediğimi söylediklerinle anlamıştım.

"Senden tek dileğim var, Taeyong. Lütfen değişme. Lütfen hep benim Taeyong'um olarak kal. Lütfen beni her zaman bugünkü gibi sevmeye devam et. Lütfen benden bıkma ve benden gitme. Lütfen bana hep böyle bak."

Ten yüzünü silmeyi bitirdiğinde peçeteyi kıvırarak önüne koydu. Ellerini çenesinin altında birleştirdi ve parlayan gözleriyle baktı bana. Bir müddet sessiz kalmış ve bana baktığı gibi o'na bakmıştım. Sonrasında ayağa kalktım ve bir-iki adımla yanına ulaştım. Önünde eğildim ve yanağına elimi yerleştirdim. Parmağımla kızarık yanaklarını okşarken ilgi gören kedi gibi yanağını elime sürttü gözlerini kapatarak.

Kızıla Boyalı Yalan Lekeleri  •taetenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin