XXXII| dance of dragons

En başından başla
                                    

"Yaz bitti artık, değil mi?"

Babası başını aşağı yukarı salladı. "Kış geldi ve fırtınalar koptuğunda iyi şeyler olmayacak."

"Bu ne demek?"

Lord Clifford sessiz kaldığında onun bu soruya asla cevap vermeyeceğini anladı. Yine de Rhoslyn tekrar soracaktı ki çadırına hizmetçi bir kız girdi. Elindeki ahşap tepside iki küçük maşrapa vardı ve maşrapaların üstünden buharlar havaya karışıyordu.

"Burası epey soğuk. Sıcak bir şeyler getirmelerini istedim. Üşümüş olmalısın."

"Teşekkür ederim." Lord Clifford kızına sıcak bir tebessüm gönderdi. Genç hizmetçi maşrapaları lordun ve leydinin önüne bıraktıktan sonra selam vererek tekrar çadırdan çıktı. Daryl Clifford maşrapasını dudaklarına kadar kaldırıp büyük bir yudum aldığında Rhoslyn de babası gibi sıcak içeceğinden bir yudum içti ve tatlı tadın boğazından geçene dek vücudunu sıcacık yapmasını hissetti.

"On yedi yıl önceki gecelerden birinde çok sıkıldığımı hatırlıyorum." dedi babası. "Ruhumu bir el sıkıyor, beynime çiviler çakılıyor gibi hissettiren bir sıkıntıydı bu. Dışarı çıkmalıydım ve çıktım da."

Rhoslyn birkaç büyük yudum daha içip maşrapasını masaya bıraktı.

"Kasabayı dolaştım. Belki üç defa bunu yaptım, emin değilim. Ayaklarım tenimi morartacak kadar soğuk karda batıyor, sert rüzgar yüzümdeki deriyi yüzüyormuş kadar acıtıyordu. Ve sonra kendimi sıcak bir genelevde buldum."

Rhoslyn kaşlarını çattı ve bu hikayenin nereye doğru sürüklendiğini merak etti. Daryl Clifford fahişelerle yaptıklarını kızına mı anlatacaktı?

"Farklı birisini arıyordum. Sıradan olmayan birilerini... İşte o an karşıma güneyli bir kadın çıktı. Kıvırcık siyah buklelere, meşe palamudu gibi kahverengi gözlere ve esmer tene sahip bir fahişe. Güzel bir kadındı, yalan söylemeyeceğim. Burada o kadar çok aynı görünüşlü insanlar var ki, ister istemez insan farklı olandan hoşlanabiliyordu."

"Onunla birlikte mi oldun?"

"Bundan gurur duymuyorum ama evet."

"Annem için hiç suçluluk hissetmedin mi?"

"Annen bana ne söyleyebilirdi ki?"

Rhoslyn karnında bir sızı hissetti.

"Kadınlar, biz erkeklerden çok daha zayıf. Bunu kabul etmelisin kızım. Gittiğin o yerde sana bunun doğru olmadığını anlattılar muhtemelen. Ama gerçek bu. O yoldan sapmış dinsizler bizim geleneklerimizden ne anlar?"

Rhoslyn gözlerini kaçırdı. Babasına söyledikleri için karşı çıkmak istiyor ama karnındaki nefesini kesecek kadar şiddetli olan kramplar konuşmak için dikkatini dağıtıyordu.

"Her neyse, konumuz o dinsizler değil... Bir gün, bahsettiğim o esmer kadın, karşıma çıktı ve benden olduğunu söylediği bir çocuğu kollarıma verdi. Benden sonra başka hiç kimseyle birlikte olmadığına dair çılgınca yeminler etti. Pezevengi de yeminler ediyordu. Tanrının üzerine edilen bir yemin gerçektir, değil mi? Tanrı adına yalan söylersen tanrı tarafından cezalandırılacağını çok iyi bilirsin. İnanmak zorunda kaldım. Bir utanca, bir kirliliğe..."

fire and blood • malikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin