2~ I will not give it to you

123 10 7
                                    


Keyifli okumalar ♥









Tren yavaş yavaş harekete geçtiği sırada dışarıdan gelen seslerle ne olduğunu anlamamış Mingyuya sıkıca sarılmıştım. Yüksek tonlu konuşma  sesleri daha doğrusu bağrışma seslerinin nedenini trenin tekrar durmasıyla anlamıştım. Gelmişti. Lanet olsun yine beni bulmuştu. Mingyuydu. Tek istediği Mingyuydu. Minho gibi onuda benden alıp kaçıracaktı. Nefes alışverişlerim sıklaştığı sırada kaçmak için çareler düşünmeye başlamıştım. Trende iki kapı vardı lanet olsun sadece iki kapı vardı. Ve muhtemelen birazdan kapının birinden Taehyung girecek Mingyuyu almaya çalışacaktı. Vermeyecektim. Ne olursa olsun Mingyuyu kaybetmeyecektim. Zaten birini benden koparmıştı diğerini de göz göre göre vermeyecektim. Elimdeki çantayı sırtıma hızla geçirirken aynı hızda Mingyuyu da kucağıma almıştım. Artık gelmesini bekliyordum. Evet karşıma çıkmasını , onunla yüzleşmeyi bekliyordum. Koltukta oturan insanların uğultularını artık duyamaz hale gelmiştim. Elim sıkı sıkı Mingyuyu tutarken gözlerim biran olsun kapıdan ayrılmıyordu.

Kapı yavaş yavaş açılmaya başladığında derin bi nefes alıp duruşumu dikleştirmiştim. Bir süre sonra kapıdan içeri giren bedenle gözlerim dolmuştu. Bu, bu Minhoydu. Minhoydu yemin ederim Minhoydu. Çok büyümüştü ben ben onu görmeyeli çok büyümüştü. Elini sıkı sıkı tuttuğu bedene yüzümü çevirmemle kısa süreli bi şok yaşamıştım. Şimdiye kadar bir kez olsun saçlarını sarıdan başka bi renge boyatmayan adam şimdi gece siyahı saçlarıyla karşımda bekliyordu. Karşılıklı savaş içindeydik. O Minhonun elini sıkı sıkı tutarken bende Mingyunun elini sıkı sıkı tutuyordum. Yüzüne baktığımda arkamdaki bedene bakmaya çalıştığını anlamıştım. Göstermeyecektim. Yüzünü dahi görsün istemiyordum. Elimle Mingyuyu arkamda tutmaya devam ederken aniden Minhonun elini bırakması kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

" Uzun zaman oldu."  Evet uzun zaman olmuştu. En son adamlarının  beni bulduğunun üstüne 4 ay geçmişti.

" Defol git  burdan!" Oldukça sakin söylediğim sözlerin arkasında oldukça fazla siniri de bulunduruyordum ama çocukların yanında bunu göstermenin pekte iyi bi fikir olmadığını düşünüyordum. Yüzünde yarım ağız sırıtışıyla bana yaklaştığında aynı mesafede bende ondan uzaklaşmıştım. Bu süre zarfında Mingyuyu görmemesi için elimden geleni de yapıyordum.

" Hala onu benden kaçırabileceğini mi düşünüyorsun Ha Rin? "

Evet kaçıracaktım. Ne olursa olsun Mingyuyu o pisliğin eline vermeyecektim. Minhoyu da elinden bir şekilde alıp huzurlu bi şekilde üçümüz yaşayacaktık.

" Onu sana asla vermeyeceğim. Minhoyuda yanıma alacağım. Senin gibi birinin yanında büyümesine izin vermeyeceğim.!" Sanki dediğim şey oldukça komikmiş gibi sesli bi kahkaha attığında yüzümdeki her bir kasın kasıldığını hissetmiştim.

" Öyle mi diyorsun? Bırakta buna Minho karar versin. Ne dersin hı?"

Minho beni unutmazdı. Onunla birçok şey yaşamıştık. Evet küçüktü ama unutamazdı işte. O beni unutamazdı. Minhonun yanına eğilip alnını öptüğünde yüzüne yumruğumu geçirmemek için zor duruyordum.

" Minho. Oğlum. Şu an karşında gördüğün kadın sana bahsettiğim annen. Şimdi senden tamamen kendi isteğinle bir seçim yapmanı istiyorum. Benim yanımda kalmak mı onunla beraber yaşamak mı? Seçim senin." Dedikten sonra yanından kalmış  Minhonun arkasına geçmişti. Ellerini göğsünde bağlamış bana dikkatlice bakarken gözlerimi yavaşça Minhoya indirmiştim. Tanrım çok büyümüştü. Daha dün gibiydi. Küçücüktü. Elimde kayboluyordu resmen. Ama şu an karşımda kocaman bi genç adam vardı.4 yaşında olmalıydı. Büyüdüğünü bile görememiştim.

FAKE LOVEWhere stories live. Discover now