Heathcliff onu susturarak, "Dur, dur be sersem!" dedi. "Kısa kes! Derdin ne? Nelly ile kavga ettiysen ben araya girmem. Seni kömürlüğe kapatmış bile olsa kılım kıpırdamaz."

"Nelly'yle bu işin bir ilgisi yok!" dedi Joseph. "Nelly için ben de serça parmağımı oynatmam... Çünkü ciğeri beş para etmezin biridir, şükür Tanrı'ya kimseyi de baştan çıkaramaz, çünkü bir güzelliği yoktur, ama gene de herşeye burnunu sokmasına engel olmak gerek. Asıl şu var ya şu, şu utanmaz arlanmaz var ya!.. O hayasız davranışlarıyla bizim oğlanın öyle bir gözünü boyadı ki... Yoo, yoo! Yüreğim dayanmıyor! Sen git, bunca iyiliklerimin hepsini unut da, en güzel frenk üzümü fidanlarımı kökleyiver!" Bunları söyledikten sonra, feryat etmeye başladı. Uğradığı haksızlığın acısına, Earnshaw'un nankörlüğüne dayanamamış, utanmayı filan unutmuştu.

Heathcliff, "Herif sarhoş mu, nedir?" diye sordu. "Hareton bu adam senden mi şikâyet ediyor?"

Delikanlı şöyle cevap verdi: "Bir iki fidan sökmüştüm; ama yine dikerim."

"Peki niye sökmüştün?" dedi Bey.

Catherine akıllı davranarak söze karıştı.

"Oraya çiçek dikmek istiyorduk!" diye bağırdı. "Asıl suçlu olan benim, çünkü ona fidanları sökmesini ben söyledim."

Kayınpederi çok kızmıştı. "Peki, bahçedeki tek bir kıymığa bile dokunma yetkisini hangi alçaktan aldığını sorabilir miyim, acaba?" diye sordu, sonra Hareton'a dönerek: "Ya sana bunun emrini dinle diyen oldu mu, söyle?" dedi.

Delikanlı sesini çıkarmadı. Onun yerine kuzeni cevap verdi:

"Benim bütün topraklarımı elimden almış olan sizin, süslemek istediğim birkaç adımlık toprağı benden esirgememeniz gerekir!"

Heathcliff, "Senin toprakların ha? Küstah kaltak! Senin hiç toprağın oldu mu ki?" dedi.

Catherine, onun öfkeli bakışlarına aynı şekilde karşılık verip, kahvaltısından arta kalan son ekmek parçasını çiğneyerek, "Bütün paralarımı da..." diye devam etti.

"Kes sesini!" diye bağırdı Heathcliff, "defol!"

Bizim pervasız Catherine ise, "Hareton'ın paralarıyla topraklarını da," dedi. "Hareton'la ben arkadaş olduk. Ona sizin ne mal olduğunuzu bir bir anlatacağım!"

Bey bir an şaşırır gibi oldu, rengi sarardı, inanılmaz bir nefretle gözlerini Catherine'e dikti, bakışlarını ondan hiç ayırmadan ayağa kalktı.

Catherine, "Beni tokatlarsanız, Hareton da sizi tokatlar," dedi. "Onun için oturun yerinize!"

"Eğer Hareton seni bu odadan dışarı atmazsa, kendisini bir yumrukla cehennemin dibine yollarım!" diye gürledi Heathcliff. "Tanrı'nın cezası cadı! Onu bana karşı kışkırtmaya nasıl cesaret edebiliyorsun? At şunu mutfağa! Duyuyor musun? Derhal at dışarı! Bana bak Nelly Dean, şunu bir daha gözüm görmesin, aksi takdirde olacaklardan sorumlu değilim, ona göre!"

Hareton fısıltıyla, onu odadan dışarı çıkarmak için kandırmaya çalıştı.

Heathcliff ise kudurmuş gibi, "Sürüye sürüye at şunu!" diye bağırdı, "Hâlâ konuşuyor musun onunla?" Yerinden fırladı ve Catherine'in üstüne yürüdü.

Catherine de, "O artık sizin emirlerinize boyun eğmeyecek, alçak adam," dedi. "Hem de yakında senden benim kadar nefret edecek."

Delikanlı, "Sus, sus!" diye çıkıştı. "Ona böyle şeyler söylemeni istemiyorum. Yeter artık."

"Ama beni dövmesine engel olursun, öyle değil mi?" diye sordu genç kız.

Hareton aceleyle, "Hadi yürü," diye fısıldadı.

Uğultulu TepelerWhere stories live. Discover now