Suyu açtı ve yüzünü yıkamaya başladı. Su, yüzüne geldiği zaman güçlendiğini hissediyordu.

Suyu kapatacağı zaman aklına Harry geldi. Harry canavarları göremezdi. Sis yüzünden onları insan ya da hayvan olarak görüyordu.

Ve bunu bile bile Harry'nin evine gelmişti.

Musluğu kapattı ve yüzünü havlu ile sildi. Dalgakıran'ı kalem hâline dönüştürüp cebine attı. Kapının kilidini açıp kendini dışarı attı.

Odaya girdiği zaman Harry'nin odada olmadığını gördü. Koltuğun üstünde açık bir kitap gördü.

Kitabın dışı deri ile kaplıydı. Sayfaları ise yıpranmıştı. Koltuğa oturdu ve kitabı eline aldı. Elini açık bırakılan sayfaya koyup kitabı kapattı.

Deride elini dolaştırdı. Bu bir at derisiydi. Elini üstünde gezdirdiği zaman üstünden bir yazı gördü.

"Τρεις Μεγάλοι Θεοί" diye sesli bir şekilde okudu. Üç Büyük Tanrı mı?

Kitabı incelediği zaman ilk Titan savaşını anlattığını gördü. Daha sonra ise kura ile çekilen yerleri ve üç tanrının yaptıklarını.

Elini ayrık bıraktığı yerden çekti ve yazılan bilgileri okudu. Athena ve Poseidon'un arasındaki geçen olaylar her zaman dikkatini çekmişti.

Büyük bir heves ile yazılanları okurken Harry gelmişti. Louis yakalanmışlık hissi ile elindeki kitabı arkasına saklamıştı.

"Okuyabilirsin, Louis. Sorun değil." dedi Harry gülümseyerek. Louis de gülümsedi ama bu daha çok utangaç bir gülümsemeydi.

Saat 22.08 olmuştu. Harry, Louis'ye "Artık uyusak mı?" dedi. Louis kafasını salladı ve koltuktaki eşyaları Harry'ye verdi.

-

Sabah durmak bilmeyen kapı zili ile uyandı Louis. Bir yandan ağzına gelen tüm yunanca küfürleri söylüyordu bir yandan da kalkmaya çalışıyordu.

Louis aşağı indiği zaman Harry ise elinde havlu ile kapıya koşuyordu. Harry kapıyı açtığı zaman esmer bir adam Harry'ye sıkı sıkı sarıldı.

"Nick! Sabah sabah ne işin var?!" dedi Harry şaşırarak. Nick ne zamandır gelmiyordu ve mutlu olmuştu.

Harry ve Nick denen adam sarılırken Louis onları uzaktan seyrediyordu. "Görmeyeli güzelleşmişsin, Harry!" dedi Nick. Harry kıkırdadı ve Nick'in omzuna yumuşak bir yumruk attı.

Louis, hâlâ birbirleri ile uğraşan Harry ve Nick'e bakarken gözü seğiriyordu. Merdivenlerin bitmesine beş asamak kala üstünden atlayıp indi.

Nick gelen adım sesleri ile yaklaşan bedene baktı. Harry'den ayrılıp zoraki bir şekilde gülümsedi. "Eve birilerini attığını bilmiyordum."

Harry anında kızararak kafasını salladı. "Hayır! O benim arkadaşım ve evinde su patladığı için ben de kaldı."

Nick bir adım öne giderek Louis'ye elini uzattı. "Ben Nick."

"Louis."

Nick gülümseyerek "Memnun oldum, Louis." dedi. Louis bir şey demedi. Eğer konuşursa evi su basabilirdi.

Harry ortamdaki gerginliği hissederek konuşmaya başladı. "Nick, Louis bizim üniversiteden. Kendisi inşaat mühendisliği okuyor. Eve boyacı olarak gelmişti. Staj gibi bir şey."

"Ben de Harry ile aynı bölümdeyim." dedi Nick.

Louis yüzüne yalandan bir gülümseme koyup "Ne güzel." dedi. İç sesi ona kendini gösterdi. Kıskandın mı? dedi iç sesi. Louis ona cevap olarak Ne alakası var dese de iç sesi kahkaha atıp Sormaya bile gerek yok dedi.

Poseidon's Son // Larry StylinsonWhere stories live. Discover now