Her adımı çıkarken kalp atışlarım hızlanıyordu ve olabilecek tüm olasılıklar kafamdan geçiyordu. Odamın kapısına geldiğimde kafamı sallayarak bütün bu olasılıkları kafamdan atmaya ve yalnızca içeriye girdikten sonra oluruna bırakmaya odaklanmaya çalıştım. Yalnızca onun karşısında güçsüz görünmemeye kararlıydım.

Kapıyı uyuduğunu sanarak yavaşça açtığımda karşımda gözleri büyümüş, panikle etrafa bakan August’u buldum ve olduğum yerde kaldım. Anında kafasını kaldırıp bana baktı, gözlerinden öfke ve panik fışkırıyordu. Bu dün geceye dair tatlı anılarının olduğu anlamına gelemezdi değil mi?

“Hangi cehennemdeyim ben?!” Bağırdığında bir an için yerimden zıpladıktan sonra derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım.

“Benim odamdasın. Gördüğün üzere karşındaki komodinde duran benim fotoğraflarım ve aynı zamanda odaya gayet bilinçli bir şekilde girdim, başkasının odası olsaydı bu kadar rahat—“ Bir anda üzerime yürüyüp yakalarımdan tuttuktan sonra beni dün gece yapıştırdığı duvarla aynı duvara yapıştırdı. Dün gece aynı duvarda neler yaşandığını hatırlayınca dönüp August’un içinde alev yanan gözlerine baktığımda bu  uçup gidiyordu. Gözlerindeki dün geceki şehvetli bakışlarının yerini adam öldürme isteğinin almasının da etkisi de olmuş olabilirdi tabii.

“Benimle dalga geçme Cole! Beni sen mi buraya getirdin? Ne haltın peşindesin?” Nefesinin yüzüme çarpmasının etkisi hala hafiflememiş olduğu için bir an sersemledim, ama daha sonra dün bunun çok daha ötesine gittiğimi hatırlayınca ona bunu hatırlamadığı için sinirlenmeyi başararak üzerimden ittirdim.

“Öncelikle biraz sakinleşmeyi becerebilir misin? Ben yabancı, tinerci veya Steve falan değilim Cole’um, sana tecavüz edecek halim falan da yok. Gördüğün üzere kıyafetlerin de hala üzerinde.” Az daha onlar da olmayacaktı. “Bu yüzden lütfen sakinleş ve ben de hatırlamana yardım—“ Bu kez elleri boğazıma kapanarak beni sertçe duvara sabitledi ve sarsıldım.

“AZ DAHA ONLAR DA OLMAYACAKTI NE DEMEK?” Yanlışlıkla sesli düşünme. Arada oluyor.

Yutkunarak boğazımı tutmasına rağmen zorlukla konuştum.

“Yalnızca sakinleşirsen anlatabilirim, ama yine de içki seni baya değiştiriyor yani dün hiç şikayetçi değildin kusura bakma ama şu an hiçbir şey bilmeden burada bağırıp çağırman saçmalık.” Ne zamandan beri sinirli halim içimdeki çenesini tutamaz divayı ortaya çıkarıyor?

Boğazımdaki eller daha da sıkıldı. Bende korkuya dair tek kırıntının dün yaşananları önemsiz bulması olasılığına dair olması beni ürkütüyordu.

“Sakinleşmek mi, böyle bir durumda nasıl sakinleşebileceğimi bana açıklar mısın yoksa boğazını sıkarak mı açıkla—“ Bir an duraksadı ve gözlerindeki alevler yavaşça söndü. Boğazımdaki eli gevşedi ve aşağı indiğinde geri geri giderek yatağa oturdu. Sabitlendiğim duvardan yavaşça doğruldum, O boşluğa bakarken bir anda elini başına götürdü ve acıyla yüzünü buruşturdu. Şaşkınlığı ve öfkesi geçtikten sonra dün gecenin etkisi yeni yeni çıkıyor olmalıydı. Bir süre sonra elini başından indirdi ve yüzünde yine boş ifade oluştu. Bir ara gözleri büyüdü ve bilinçsiz olduğunu düşündüğüm bir hareketle dilini dudakları üzerinde hızlıca gezdirdi. Neler olduğunu tam olarak anlayamasam da bir şeyler hatırladığından emindim.

Sonunda tamamen durdu. Donduğundan falan şüpheleniyordum ki dudaklarını oynatarak bir cümle söyledi. “Tehlikeyi seninle seviyorum.” Dün tam uykuya dalmadan önce beni gerçekten duymuş muydu? Onun duyması için söylediğim bir cümle değildi ama duymuşsa… tabii ben yanlış da anlamış olabilirdim.

After Decisions (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin