Geçmişe Dönük

92 31 15
                                    

Herkesin bir gökyüzü vardır. Ve kendine ait bir yıldızı o sadece bir yıldız değildir. Onun özel güçleri vardır. O yıldız yol gösterici, aydınlatıcı, dert dinleyici bir yıldızdır.
Benim gökyüzümde bir yıldızım bile yoktu. Bu yüzden savruldukça savruluyordum. Yolumu izimi bilmeden gidiyordum. Benim bir tek ceviz ağacım vardı o da benim tek arkadaşım tek anım, özlüyorum onu.

Herkes birilerini özler ben geçmişimi ben ceviz ağacımı özlüyordum onu Trabzon da bıraktım. Çocukluğumu, onunla geçirdiğim zamanlarımı özlüyordum.

Çok saçma belki bir ağacı arkadaş edinmek ama insan arkadaşsız büyürse ya oyuncaklarını ya da başka eşyalarını arkadaş ediniyor. Bende bu ağaçla arkadaş olmuştum. Her sabah uyandığımda ilk onun yanına koşar su verirdim. Toprağıyla oynar hikayelerimi anlatırdım. Özenle, incitmeden seviyordum ben onu. Bir anne şevkati gibi.

Sabahın erken saatinde uyandım. Yağmur bütün gece çok yağdığı için uyuyamamıştım. Bütün gece dışarda yalnız başına olan ceviz ağacını düşünüyordum. O üşür o korkar diye hiç uyku girmemişti gözüme.

Yatağımdan kalkıp direkt pencereden dışarıya baktım. Yağmur çok az yağdığı için kollarımı havaya kaldırıp yumruk yapıp "oley oley yağmur durmuş sonunda" dedim ve hemen dışarıya koştum.

Annemlerde çok bağırdığım için benim gürültümden uyanmıştı. Benim bu hallerime hem çok üzülüyor hemde bir yandan deliliklerime gülüyordu. Bir ağaca bu kadar saplantılı sevgimi anlamıyorlardı. Ama o benim yaşımdaydı benim arkadaşımdı.

Annem arkamda üstüne ceketini giy dese de takmamıştım. Çünkü bütün gece benim Elfidam üşümüştü. Elfida benim ceviz ağacına verdiğim isimdi. Herkes sahiplediği şeylere isimler verir ya bende ağacıma vermiştim. Onun da bir adı olmalıydı.

Elfidayı çok üzgün görmüştüm,hemen yanına koşup onu sevmeye başladım. Çok üşümüş olmalıydı. Yaprakları hep yaştı ağladığını düşünüp ben oturduğum yerde ağlamaya başladım. Onu yalnız bıraktığım için korkmuş ve ağlamıştı. Bu yüzden kendimi hiç affetmiyecektim. Ben ağlarken babam beni evin kapısında görünce yanıma geldi ve ne olduğunu sordu, merak etmiş olmalıydı. "kızım Betül'üm neyin var neden ağlıyorsun bir şey mi oldu?" bende kollarımı kelebek yapmış başımı aşağı eğmiş ağlıyordum ama babam yanıma gelince kafamı kaldırıp ona baktım.

"Baba bak Elfida bütün gece ağlamış yaprakları hep yaş onlar gözyaşı ben biliyorum onu yalnız bıraktım. O da üşümüş ve korkmuş bu yüzden  ağlamış."

Her çocuk gibi Betül'ünde masum bir kalbi vardı.

Babam gülüyordu niçin güldüğünü anlamamıştım. Ama ona çok kızmıştım. Çünkü bize gülüyordu. Ben ona derdimi anlatıyordum. O ise bundan zevk almış gibi sadece gülmeyi tercih etmişti. " baba neden gülüyorsun ben sana derdimi paylaşıyorum ya" deyip kollarımı karnımda birleştirip kaşlarımı çatıp başımı eğmiştim.

Saçlarımı okşayıp "güzel kızım o ağlamıyor yağmur yağdığı için yaprakları ıslanmış birde ağaçlar üşümez ki onları toprakları koruyor onun annesi toprağı zaten ağaçlar yağmurla, suyla büyür kızım sen üzme şimdi o güzel kalbini hadi gel içeri girelim annen kahvaltı hazırlamıştır. "

Sevinmiştim. Ağlamadığına, ama yine de artık onu yalnız bırakmıyordum.

Mutluluk parayla alınmaz mutluluk için güzel kalbini paylaşman gerek, değerli insalar biriktirmelisin. O kalbe sahip olman içinde ilk önce onu haketmelisin. Şans denilen bir olay vardır. Benimde en büyük şansım böyle bir aileye sahip olmamdı. Küçüklükten beri babam hep derdi " bu kız babasının kızı hanım ben sana diyeyim aynı ben."
Bende babama benzediğim için mutlu olurdum. Çünkü babam hep iyi yönlüydü. Kimse kırılsın incisin istemezdi. Hırslıydı ne istiyorsa sonuna kadar gidip alırdı onu. Hani derler ya kız çocuğu babasını sever babasına düşkündür diye olay öyle miydi bilmiyorum ama her ne olursa olsun ben YİĞİT GÜMÜŞAYI'ın kızıydım. Adı gibi yiğitti, gümüş gibi parlar ay gibi ışık saçardı etrafına en büyük örneğimdi.

Akşama doğru babam işden gelmişti. Kapı çalındığı gibi direkt kapıya koştum ve babamı görünce boynuna atlayıp onun mis kokusunu içime çekip doyasıya öptüm.

Hep birlikte yine yemek masasındaydık. Bu aileyi seviyordum. Mutlu, güçlü bir ailem vardı. Ama masa da büyük bir sessizlik vardı, sessizliği babam bozmuştu.

"Bugün maç var birazdan gidip maçı izleyecem kızım sende bana katılmak ister misin? "

Çok sevinmiştim, çünkü Beşiktaşla Galatasarayın maçı vardı böyle maçlar kaçmazdı. Doğduğumda beri babam gibi bende siyah beyazdım. Beşiktaş en büyük aşkımdı.

" Evet tabi ki katılırım babacım oleyy oley bugün maç var kesin biz kazanacaz"

Annemle babam bana bakıp gülüyorlardı ama ben takılmıyordum.
"Anne benim formam nerde onu giymek istiyorum . "

" kızım yemeğini yedikten sonra veririm giyersin acelesi yok"

"Hayır anne ben şimdi istiyorum nerde söyle ben hemen alırım"
Büyük ısrarlarıma karşı başarmıştım. Beşiktaş değince benim için her şey duruyordu,açlığı susuzluğu bile unutuyordum. Hemen sofradan kalkıp odama dolabıma koştum. Annemde arkamdan gelmişti. Ben dolabımı açıp elbiselerimi yere atıyordum.

"Betül dağıtma dolabını dur kızım ben vereyim sana"dediğinde çekilip anneme izin vermiştim. Annem dolabımdan çıkardığı formayı bana uzattı hemen kaptım elinden ve üstümü çıkarmadan giyiyordum ki yine annem işime karışmıştı. Benimde heyecandan kafam karışmıştı.

"Kızım çıkar kazağını öyle giy yoksa olmaz" dedi. Hemen üstümü çıkarıp formamı giydim ve yemek masasına babamın yanına koşmuştum. "Baba bak nasıl oldu yakışmış mı?" deyip kendi etrafımda dönmeye başladım.

"Tabi ki kızım yakışmış hem benim kızım çok güzel hemde formadaki renkler, elbette yakışır güzel kızıma"

Gülümseyip babamla tv odasına geçmiştik. Zamanda gelmişti zaten maçı açtık.
5.dakikasındaydı maç, babamla oturup izlemeye başlamıştık. Ben büyük bir heyecanla izliyordum. Sanki çok iyi biliyormuşum gibi maçı.

25.dakikasında bir gol atmıştı. Kendimi kaybedip koltukların üstünde zıplamaya başlamıştım. Annem kızım dur zıplama dese de engel olamıyordum neşeme.

Babam "bu maç olmasaydı bugün nöbetçiydim geç gelecektim. İyi ki varmış ya hiç kalmak istemiyordum nöbete." dedi ben birden bozulmuştum. Babam hiçbir zaman benim için erkenden gelmemişti eve ben üzgün bir yüz ifadesiyle koltuktan kalkıp odama geçtim. Annemler noluyor dercesine bana bakıyorlardı.

Onlarda şaşırmıştı tabi ama takmamıştım onları odama geçip kapıyı hızlıca kapattım. Kapı çok hızlı çarptığı için büyük bir ses gelmişti.
5 dakika sonra annem geldi odaya ne olduğunu merak ettiği için
"kızım neyin var ne oldu birden bire"
"Anne, babam maç için erkenden geliyor nöbetlerini bile atlatıyor ama birgün bile benim için gelmedi eve " dedim ve dizlerimi toplayıp ellerimle birleştirip başımı dizlerime koyup arkama yaslandım.
" Güzel kızım baban polis onun işleri ağır hem sen küçükken zaten baban devamlı seni görmek için eve uğrardı şu sıralarda işleri çok yoğun olduğu için gelemiyor pek eve "
Babamda kapıda görünmüştü. Annem babama da olayı anlatıp ikisi bir beni güldürmeye, ikna etmeye çabalıyorlardı. Böyle bir arada olmak beni ne kadar üzgün olsamda mutlu ediyordu. Onları daha fazla kırmayacaktım. Kollarımı açıp ikisine sarılıp öpmüştüm." Sizi çok seviyorum annecim babacım"

Annemle babamda " bizde seni çok seviyoruz biriciğim" demişlerdi.

***
Kafamda eski anılarım dönüp duruyordu. Kafamı çok hızlı çarpmış olmalıydım. Gözlerimi açtığımda nerde olduğumu bilmiyordum. Başımda büyük bir ağrı vardı. Kafam çatlıyacak gibi ağrıyordu. Hiçbir şey hatırlamıyordum. Ne olmuştu şimdi bana neden burdaydım. Kalkmaya çalıştım ama her yerim ağrıyordu. Ahh... Çok acıdığı için kollarım tekrar yatmıştım. Annemi istiyordum, ona ihtiyacım vardı.

İyi okumalar oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum...

Ceviz AğacımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin