Bölüm 36: ESARET

9.7K 839 110
                                    

Keyifli okumalar...

Bölüm şarkısı: Christina Aguilera - Fall in Line

Bölüm 36: "Esaret"

Asla aynısı gibi olmayacaktı. Ben sırtımda bu hançerle onun gözlerine bakmaya devam edemezdim. Hiçbir şey olmamış gibi devam edemezdim. Bu benim doğama aykırıydı. Onun için gururum dahil olmak üzere pek çok şeyimi ayaklar altına almış olmama rağmen daha fazla ileri gitmeyecektim. Eski benliğimi kazanmak çok zordu, belki de imkansızdı ama karşısında daha fazla eğilmeyecektim ve esaretime son verecektim.

Her şeyin başladığı noktadaydım. Tam burada operasyonun başladığına dair attığım mesajı daha dün gibi hatırlıyordum. Bacaklarımı saran soğuğa aldırmadan orada beklerken beni sırtımda ittirdi. Zor bir gemi yolculuğu olmuştu bizim için. Özellikle de benim için. Sürekli kusmuş, deli gibi ağlamış, kendimi gemiden atmaya çalışmış ve bayılmıştım. Ben bunları yaşarken İskender de sinir krizi geçirmişti. Birbirimizi delirtiyorduk. Onu sürekli itiyordum, yardımlarını kabul etmemem onu delirtiyordu. Umursamıyordum, onun bana yaptığı gibi. O da en sonunda patlamış ve eski İskender Boğazkesen modunu almıştı. Dediğim gibi, umurumda değildi. Onun sert davranışlarına alışkındım. Bunlar beni kıramazdı.

Evin ziline sertçe bastı. Tiz ses kafama kurşun gibi saplanırken kaşlarımı çattım. Cidden birazdan kafam elime düşecek gibi ağrıyordu. Evin kapısı hızla açıldığında kafamı ayaklarımdan kaldırdım. Defne gülerek abisinin boynuna atılmıştı. Onu seviyordum, buradaki en masum kişiydi o. "Hiç gelmeyeceksiniz sandım!" dedi bana döndüğünde. Gözleri gözlerimi bulduğunda donup kaldı. Evet, kaşımın üzerinde ciddi bir morluk vardı. Bayılırken kafamı çarpmıştım. Ciddi bir kilo kaybı da söz konusuydu. Eğer bakışlarımdaki ölü kızı görebiliyorsa muhtemelen birazdan bu duygusallıkla ağlamaya da başlayabilirdi.

"Nefes? Ne oldu?" İskender bakışlarımı yakaladığında son bir haftadır olduğu gibi ona boş bakışlarımdan birini yolladım. Tabi ki de abisini ona şikayet edecek değildim. Bu bir oyundu ve ben bunun acısını en mükemmel şekilde çıkartacaktım. Onun oluşturduğu canavar olarak hem de, Sarışın olarak yapacaktım bunu. Sadece birkaç gün içerisinde onu mahvedecektim. Elimi başıma attım.

"Gemide düştüm." İskender hiçbir söylemeden içeri girerken Defne çatılı kaşlarıyla kolumu tuttu.

"Onu sormuyorum, sence tek sorun kaşın mı Nefes! Bu evden en son çıktığınızda kol kola, lahmacun yemeye gidiyordunuz! Hatırladın mı? Şimdi, ne oldu size ve sana?" Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak yüzümü ovuşturdum. O günler şimdiye oranla o kadar iyiydi ki! Acı gerçeği ise hepsinin birer oyundan ibaret olmasıydı. Bu çok ağır geliyordu. Kolumu onun elinden kurtarıp kaşlarımı çattım. "Abine sor!"

İçeri girip ayağımdan ayakkabılarımı çıkarttım. Başım kısa bir an dönse de üzerinde durmadan kenardan tutunarak merdivenleri çıkmaya başladım. İskender son bir haftadır yaptığı gibi kenarda içki içiyordu. Bana kızan adamın benim yolumdan gitmesi ne kadar komikti. Gözlerimin önü karardığında elim duvardan kaydı. Tutunacak yer bulamadığım için geriye doğru yalpalayan bedenim merdivenlerden yuvarlandı. Duyduğum son şey Defne'nin çığlığıydı. "Abi! Nefes düştü!"

Acı çekmek ya da o acı karşında ayakta kalabilmek insanı olgunlaştırıyordu. İstesek de istemesek de büyüyorduk. Şu zamana kadar devasa acılar çektim demiyordum ama annemin kaybı ve babamın hapse girişi beni, hiçbir şeyin etkileyemeyeceği kadar etkiledi diye düşünüyordum. Unutmuşum, sevdiğin birini kaybetmenin acısını unutmuşum. Ama sevdiğim adam bunu ciğerimi sökerek çok güzel hatırlatmıştı. Şimdi içimdeki korla ne yapacağımı düşünüyordum çünkü o korun üzerinde tüten duman intikam kokuyordu.

KATİLİN SON PERDESİ -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin