Bölüm 11: Mahalle

17.3K 584 56
                                    

"Hoş geldin abla!"

Arabadan iner inmez etrafıma doluşan çocuklara gülümseyerek karşılık verdiğimde hepsi uzanıp elimi tutmaya çalışıyordu.

"Siz nasıl bu kadar hızlı büyüyebiliyorsunuz ya?"

"Men çok süt içiyoyum!"

Aralarındaki yaşı en küçük olan Miraç hevesle konuştuğunda boyumuzu eşitlemek için eğildim. "O zaman sen bir ödülü halk etmişsin."

"Biz de içiyoruz, bize ödül yok mu?!"

"Ben daha az önce içtim."

Diğer çocuklar da heyecanla bağırdığında bu hallerine gülmeden edemedim. "Hadi hepiniz beni takip edin o zaman."

Beraber bakkala doğru yürüyüp sohbet ederken yolda karşılaştığımız diğer mahallelilerle de kısaca selamlaşıyorduk.

"Hoş geldin, sefa geldin. Nerelerdesin sen özlettin kendini be kızım?"

Mahallemizin tonton dedesi Hikmet Amca elindeki bastonla beni karşılamak için ayağa kalktığında elini tutup başıma koydum.

"Ben hep buradayım Hikmet Amca da sen erken uyuyorsun."

"Yaşlılık evladım, yaşlılık."

Onu yeniden kasanın arkasındaki koltuğuna oturttuğumda dizlerimin üstüne çöküp yanına eğildim.

"Ne yaşlanması, Filinta gibisin maşallah.."

Dediğime kahkahalarla gülmesi beni de güldürürken sessizce bizi izleyen çocuklara döndüm. "Herkesin iki parça alma hakkı var. Hadi koşun bakalım."

Hepsi sanki bir süre kısıtlaması varmış gibi hızla bakkalın içine dağıldığında Hikmet Amca da bana her zamanki duygusal gözleriyle bakıyordu.

"Sen ilaçlarını alıyorsun değil mi? Sakın aksatma bak."

"Alıyorum kızım alıyorum da, ne ölüme çare var ne de kadere..."

Hikmet Amca 45 yıllık eşini geçen sene kanserden kaybetmişti. O günden sonra da bir daha hiç gözlerinin içinin güldüğünü görmedim.

Eşi vefat ettikten sonra vücudunda bir sürü rahatsızlık belirmiş, bizi bir süre çok korkutmuştu.

"Sana zorluk çıkaran var mı?"

Mahalledeki bazı insanlar veresiye yazdırmak istiyor sonra da ödemiyordu. Her ne kadar Hikmet Amca'ya hakkını savunmasını söylesem de o inatla onlara ses çıkarmıyordu. Ben de onlarca işimin arasında sık sık gelip kontrol edemiyordum tabi...

"Allah'a şükür yok, huzurumuz yerinde."

Olsa da bana söylemeyeceğini içten içe bildiğim için fazla gitmedim üstüne. O nasıl yapmak istiyorsa öylesini kabul ediyordum ben de.

Çocuklar ellerindeki abur cuburlarla yanımıza koşturduğunda hepsinin elindekileri kasaya okutup Hikmet Amca'nın itirazlarına rağmen parasını ödedim.

"Uğrayacağım yine, kendine çok dikkat et tamam mı?"

Bana gülümseyerek veda ettiğinde bakkaldan  çıkıp çocuklarla da vedalaştım. Zaten abur cuburlardan sonra gözleri beni pek görmüyordu.

HÜZMEWhere stories live. Discover now