3. bölüm

46 2 0
                                    

''Bunu babamı kızdırmak için yaptığını biliyorum.'' 

Henry'nin arkasından gelen genç kız, onun güldüğünü hissetti. ''Sebeplerimden biride bu tabi...'' duraksadı ve aniden arkasındaki genç kıza döndü. Violet durduğunu fark edemeden Henry'nin göğsüne yapıştı. '' ..diğer sebebi ise bana yakın olmanı istemem kızıl menekşe.'' diyerek kollarını genç kıza doladı. Violet, başını adamın göğsüne yaslayarak ona has kokusunu içine çekti ve gözlerini kapattı.

''Neden böyle davranıyorsun ? '' diye sordu mırıldanarak.

''Nasıl davranıyorum ? '' Violet yüzünü görmediği genç adamın tek kaşını merakla havaya kaldırdığını tahmin edebiliyordu.

'' Sanki birbirini seven çiftler gibi...'' nefesini Henry'nin gömleğine vererek devam etti.'' ne tuhaf değil mi? '' Henry ellerini kızın omuzlarına koyarak kendinden uzaklaştırdı ve kendisini anlam veremediği bir şekilde süzen yeşil gözlere odaklandı. Sonra dudakları alaycı bir şekilde yana kıvrıldı ve cevap verdi. '' Babanı bana aşık olduğuna ikna etmelisin. Bunun için daha inandırıcı olmalıyız öyle değil mi ? ''

''Seni sevdiğimi göstermek için rol yapmama gerek yok ki.. Ben seni zaten çok seviyorum...'' 

Diye içinden cevap verdi. '' Evet tabi. Seni seviyormuş gibi davranmalıyım. '' fakat ona dalga geçercesine yalan söyledi. Henry tekrar öne geçerek ilerlemeye devam etti. Violet ayaklarını kaplayan lacivert sisi farketti ve bakışlarını ayaklarından sis ile dumanların kapladığı yapıya çevirdi. Önlerinde kocaman ve etrafı lacivert sislerle kaplı bir karanlık bir saray yükseliyordu. Violet devasa kapıyı kimin açacağını düşünürken tuhaf sembollerle kaplı kapı kendiliğinden ardına kadar çok geniş bir salona açıldı. Henry kızın önden girmesi için bekledi. '' Bayanlar önden leydim '' dedi eğilerek. Violet ilk adımını içeri atar atmaz teninde güçlü bir esinti hissetti kalbi normalden daha hızlı atmaya başladı.

''Bu yapı canlıdır. Senin ölü olmadığını anladı. '' 

Violet arkasını dönerek hemen ardından gelen Henry'e döndü. '' Beni kabul etti ama '' dedi buna şaşırak. '' Çünkü senin özel olduğunu anladı kızıl menekşe. '' diye omuz silkerek açıklamada bulundu. Violet ana girişi gezerek büyülenmişlikle fısıldadı. '' Henry, bu saray inanılmaz. '' Heyecanla genç adama doğru döndü. Henry'nin yüzünde onaylamaz bir ifade vardı.

Ah Tanrılar aşkına ! yine ne yapmıştı ?..

'' Ne oldu ? '' diye korkarak sordu.

'' Bana burada Hades diye hitap etmelisin. ''

Violet başını iki yana salladı '' Sen gerçekten fazla kibirlisin değil mi ?.. '' konuşmasına fırsat vermeden devam etti. ''... Pekala Hades hazretleri. Bu hitap size uygun mu ? '' İki elini birden kaldırarak havada tırnak çizdi. Henry kendini tutamadı ve başını arkaya atarak kahkaha attı'' Buraya gelmeden önce içmiş olmalısın. Yoksa böyle konuşmaya cesaret edemezdin sen. Bu senin kişiliğine aykırı ufaklık. '' diye teoride bulundu. Violet gülerek başını iki yana salladı. '' Beni fazla tanımıyorsun ama dünkü söylediklerine bakacak olursak benim aptal olduğumu düşünecek kadar iyi tanıyorsun. '' sesi kırgın olduğunu belli ediyordu.

Henry bıkkınlıkla nefes vererek genç kızın ufak yüzünü elleri arasına aldı ve baş parmağını kızın çatık kaşlarında usulca gezdirdi. '' Kaşlarını çatmana neden olmayı sevmiyorum '' diye usulca fısıldadı. Henry bir an karşısında Elosia'nın hayalini gördüğünü sandı. Bu haliyle öylesine ona benziyordu ki, Henry kalbine bir ağırlığın çöktüğünü hissetti.

'' Senden tek istediğim şey, söylediklerin için üzgün olduğunu duymak. ''

Henry, genç kızın Elosia'dan farklı çıkan sesiyle kendine geldi ve Violet'in Elosia olmadığını çoğu zaman yaptığı gibi tekrar kendine hatırlattı. Violet asla Elosia gibi olamazdı. Çünkü o Zeus'un kızıydı. Ellerini kızın yüzünden çekerek uzaklaştı. '' Sana aptal dediğim için üzgünüm ufaklık. Çünkü, şimdi anlıyorum ki aptal gibi görünmek senin için bir çeşit maske. Bence sende aynı baban gibi sinsisin. '' dedi bir anda Henry.

Violet ne beklemişti ki ? Karşısındaki kibirli ve intikamdan başka bir şey düşünemeyen, kendisi kabul etmese de kalbi kırık bir adamdı. Violet bunu biliyordu ama yinede ona aşıktı. Ve bir şey daha biliyordu ki kalbini en çok acıtan buydu. Çünkü bu kibirli tanrının hiçbir zaman kendisini sevmeyeceğini artık çok iyi biliyordu. Violet'in onu düşündüğü gibi Henry'nin asla kendisini düşünmeyeceğini biliyordu. Arkasını dönerek yüzünü genç adamdan sakladı ve duygularını tekrar kontrol altına alıp yüzünde sahte gülümsemesiyle tekrar döndü.

'' Peki şimdi ne yapıyoruz ? Ne zaman geri döneceğim ? '' diyerek hiçbir şey olmamış gibi önünde uzanan merdivenleri tırmanmaya başladı. Henüz üçüncü basamağa gelmişti ki güçlü bir el bileğine sarılarak genç kızı geriye çekti.

Violet bir an taş bir duvara çarptığını düşündü fakat arkasında Henry'nin olduğunu ve canlı bir varlık olduğunu gayet iyi hissediyordu.

Henry kızın saçlarını okşar gibi kenara çekti ve dudaklarını kulağına yakınlaştırarak fısıldadı.

" Şimdi beni iyi dinle tamam mı ? " Kız başını hafifçe onaylar biçimde sallayınca devam etti. "…Baban seni farkedene kadar buradasın. Burada olduğunu öğrendiğinde de yine buradasın. Beni çok seviyorsun ve gitmeyi istemiyorsun. İkimizin arasına giren herkesten nefret etmeye kararlısın. Baban bile olsa…"

Genç kız cevap vermek için kendini zorladı fakat ağzı fena halde kurumuştu. Dudaklarını hafifçe ıslatarak kendini konuşmak için zorladı. " Ben çok iyi oyuncuyumdur. Bunu yapabileceğimden eminim. " diye mırıldandı.

Henry elini genç kızın bol tişörtünün açıkta bıraktığı bembeyaz omzunda hafifçe gezdirdi. " Eğer babandan gerçekten intikam almak istiyorsan yapsan iyi olur Persephone…" dedi ne kadar ciddi olduğunu belli eden kısık sesiyle.

Ve Violet artık anlamıştı ki Henry kendisini tehdit ediyordu. Çünkü şimdiye kadar genç kıza hiç gerçek adıyla hitap etmemişti.

Henry genç kızı kendine doğru çevirdi. Şimdi yüzü kendisine dönüktü ve şaşırdığı yeşim rengi gözlerinden belli oluyordu. Henry'nin dudakları yana doğru kıvrıldı ve kızı kendine yaklaştırdı. " Evet seni tehdit ediyorum. Violet…" diyerek bakışlarını kızın saç renginden daha kırmızı olan dudaklarına dikti.

" Bence daha inandırıcı olabiliriz." diye fısıldadı ve kızı ensesinden tuttuğu eliyle yakınlaştırarak dudaklarıyla kızın kendisini baştan çıkaran dudaklarına örttü.

Henry'nin öpücüğü hatırladığından daha fazlasıydı. Violet dizlerinin boşaldığını hissetti ve kolunu boynuna dolayıp öpücüğüne karşılık verdi.

Ateşli bir ses çıkardı ve onunda inlediğini duydu. Henry başını kaldırdı ve ona uzun bir süre baktı, Belli belirsiz bir şaşkınlık yüzünde oynaşıyordu.

" İşte bu daha inandırıcı olur." diye mırıldandı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 29, 2014 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÖLÜMÜN ÖPÜCÜĞÜWhere stories live. Discover now