Part 22

3K 166 94
                                    

Kağan TÜRKER
"Kağan, Kağan koş! Köpek var, kurtarsana beni oğlum!"

Fırat'ın bağırmaları ile kahkahayı bastım. Salak çocuk, kaldırımın üzerine koymuş olduğumuz taburenin üzerine çıkmış, bağırıyordu. Benden medet umuyordu çünkü, Hazan ve Dilara kahkahalar ile gülüyorlardı, Fırat'a bakıp.

"Ay Kağan! Bu bana doğru geliyor! Bu vicdansızların da gıkı çıkmıyor! Kalpsiz misiniz siz? Ay yardım edin ayol!"

Kahkahalar atarak yaklaştım köpeğe ve yanına çömeldim. "Gel bakayım," diyerek elimi başına koydum ve okşamaya başladım. Hafifçe havlayan köpek yere uzandığında Fırat tabureden indi ve konuştu.

"Kahramanım!"

Kendimi koltuğa bırakıp, elimle ensemi ovdum. Şöyle geriye dönüp baktığımda, hayatımda öyle çok şey değişmişti ki!

Yaptığım trafik kazası sonrasında, hiç bilmediğim bir şehre getirilmiş, bir şirkette işe başlatılmıştım. Ailemi, Anka'yı merak edip aramak istemiş, bunun için çok kez dövülmüştüm. İsmim değiştirilmişti.

**Kerem ALTINTAŞ** diye tanıyordu çevremdeki herkes beni.

Başta bunları kimin yaptığı hakkında en ufak bir bilgim yoktu.

Yeni öğrenmiştim. Bu gün öğrenmiştim. Sarp'tı, hayatımın kararmasına sebep olan kişi. Üvey kardeşimdi, benim canımı yakabilmek için, asıl canlarımı, Hazan'ımı, Anka'mı, Dilara'mı, annemi, kardeşim Fırat'ı kullanmıştı. Onu affetmeyecektim.

Ama bugün sabah, gelip konuşmuştu benimle. Kulağımda yankılandı sözleri.

'Özür dilerim Kağan, seni, sevdiklerinden, Anka'dan ayırdığım için özür dilerim. Çok ağırmış lan! Bir insanın aşık olduğu kişiden ayrılması çok ağırmış... Gözlerimi kapattığım an da Hazan'a bir şey oluverecek diye ödüm kopuyor be Kağan! Kalbime öyle ağırlık çöküyor ki, kalkamıyorum.

Ben vicdansızdım... Düşünmedim çevrendeki kimseyi. Anka ağladığında umursamadım. Başlarda Hazan'ı bile takmadım, ama bir baktım tutulmuşum. Gülüşü, gülüşüm olmuş. Sevinmesi, mutluluk kaynağım haline gelmiş.

Şimdi o ölüyor ya, ondan önce ben toprağın altına giriyorum Kağan! Yardım et! Çık karşısına, seni öldü bilmesin. Son isteğini yerine getirmeme yardım et güzelimin.

Gözlerini huzurla kapatmasına yardım et... Ne olur Kağan!"

Bana bu hakkı tanımış olmasına şaşıyordum. O taş kalbi, nasıl izin veriyordu 6 yıldan sonra, Hazan'ın karşısına çıkmama? Hatta bunun için yalvarmıştı bana değil mi?

"Ne olur Kağan!"

Demişti.

Oysa yalvarmasına gerek bile yoktu ki. Burnumda tütüyordu zaten. Ama benim takıldığım mesele bu değildi ki.

Benim kardeşim ölüyordu. Hazan, hastaydı. Ölüyordu. Çok vakti kalmamıştı. Son isteği miydi beni görmek ha? Başka bir istediği yok muydu?

Ama o daha çok gençti... Nasıl ölürdü? Nasıl bırakırdı ailesini geride? Ben karşısına çıksam, yine de gider miydi?

Hazan ALP

Hafif esen rüzgarın etkisi ile, gözlerimi açtım. Sarp uyandırmak istememiş olmalı ki, kucağına almıştı beni. Uyandığımı fark ettiğinde, başını bana çevirdi. ''Afedersin, uyandırmak istemezdim.'' derken sesi titremişti. Onu tanımıyor olsam, ağladı kesin derdim. Ama neye ağlayacaktı ki? Gayet güzel bir gün geçirmiştik işte.

Maşuka Mahallesi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now