-Sonuç Yok-

277 28 1
                                    

Kiliseden çıktığımız da elime geçen sonuç hala sıfırdı. Rowling ailesiyle görüşmediğim sürece de böyle kalacaktı.

"Şimdi ne yapmak istersin?"

"Komşularla bir görüşelim, oradan da cinayetin işlendiği eve geçeriz. Ama asıl lazım olan şey Rowling ailesi." dedim sıkıntıyla.

"Onlara biraz zaman tanıyalım."

"Sizinle görüşmezler." Sesin geldiği yöne döndüğümüzde en az altmış yaşlarında bir teyze sakin adımlarla yanımıza yaklaşıyordu. Elinde taşıdığı torbalar fazla ağır olacaktı ki beli bükülmüş şekilde yürüyordu.

"Pardon, siz?" dedim sorar şekilde.

"Ah, buradakiler Şeker Teyze der. Sizde böyle hitap edebilirsiniz." dedi gülümseyerek.

"Pekala size birkaç soru sorsam mahsuru olmaz sanırım." dediğimde başını salladı. Başımla Firman'a elindekileri alması için işaret verirken, bende koluna girip banka oturtturdum. Göz ucuyla Firman'a baktığım da cebinden küçük bir not defteri çıkarttı. Gülümsememek için yanağımın için ısırdım.

"Rowling Ailesi'ni ne kadar zamandır tanıyorsunuz?"

"Kasabaya geldikleri ilk günden beri. Tarih... Ah! Hatırlayamıyorum, yaşlılığıma verin. Burada herkes birbirini tanır ve sever."

"Sizin aranız nasıldı aileyle? Evlerine sıkça girip çıkan olur muydu?"

"Hayır, bildiğim kadarıyla ikisininde anne- babası yaşamıyor, gelen gideni de çok nadir olurdu. Burada yaşayanlar birbirine aile oldu. Taşra kasabaları yalnızlar için vardır güzel kız. Her Pazar yaptığı kurabiyelerden ikram ederdi Bayan Rowling. Onlardan yemeyeli uzun zaman oldu." dedi boşluğa dalarak. Anlaşılan bu tarafla da işim zor olacaktı.

"O gün tam olarak ne olduğunu hatırlıyor musunuz? Bir de sizden dinlesek." Derin bir nefes aldı ve bir müddet sustu. Suskunluğu onu, 98 yılına getirmiş gibiydi. O zaman yaşanan olay, kasabadaki her bir birey için trajediden başka bir şey değildi.

"Paskalya zamanlarının ne kadar coşkulu geçtiğini bilirsiniz. Tüm kasaba halkı dua etmek ve Tanrı'ya şükretmek için kilisede toplanırken ilerleyen saatlerde ilahi huzurun yerini Bayan Rowling'in amansız çığlıkları doldurdu. Koca iki gün boyunca minik ikizlerini aramak için tüm kasaba halkı seferber olmuştu lakin geriye kalan şey minik Jackson'ın cansız bedeniydi.

Bunun ne kadar zor olduğunu tahmin edebilir misin güzel kız? Seninde bir miniğin var mı?" diye sordu bana. Bütün tüylerim ayağa kalmıştı. Kızımın böylesine bir olaya kurban gittiğini yaşamayı bırak, hissetmek bile ölmek için bir sebepti benim için. Sessizliğim, Şeker Teyze'ye cevap vermişti. Burukça gülümsedi.

"O günden beri kasaba da Paskalya kutlamayız. İkizler için anma günü düzenler, ruhları için dua ederiz." Diye lafını tamamladığında Leo araya girdi.

"Yani siz Addison Rowling'in öldüğünü düşünüyorsunuz?"

"O katilin sağ bıraktığını sanmam ama hayat bu. Belki de hala onun yanında." Bakışlarımı Leo'ya çevirdiğimde sıkıntıyla nefesi verdi. Tam olarak ne aradığımızı bilmiyor gibiydik. Buraya geldiğimde, hatta daha uçağa binmeden bir bilinmezliğin içine düşmüş vaziyetteydim ama toparlayacağıma inanıyordum.

Bir şekilde başarmalıydım.

"Pekala Şeker Teyze, yakın zamanda tekrar görüşebiliriz, seni daha fazla yormak istemeyiz." dedim onu daha fazla tutmak istemeyerek. Yere eğilip poşetlerini aldı ve ayağa kalktı.

"Ah! Evet güzel kız, bence de görüşeceğiz. Umarım o caniyi yakalayabilirsiniz." Yavaş adımlarını gideceği tarafa yönlendirirken içim iyice sıkılmaya başlamıştı.

S.I.R ÖLÜM VAKALARIWhere stories live. Discover now