kıvrılayım yanına, sonsuza dek

5.6K 322 270
                                    

medya bölümden sonra beni temsil ediyor sldndldmeş bu bölüm blaise x ron smutu var ve sadece onlar olacak bu bölüm
Herm oylamasında en çok Pansy oy aldı ancak ben yine de çok yer vermeyeceğim, az yer vereceğim bu çifte, çünkü sevmeyenlar var. Umarım anlayışla karşılarsınız❤️
her zamanki gibi smut başı ve sonu yıldızla ayırıyorum okumak istemeyenler için❤️

Baby, let me be your man
So I can love you
And if you let me be your man
Then I'll take care of you, you

Ron Weasley bu sabah müthiş bir huysuzlukla uyandı. Bu huysuzluğu tarif edebiliyor olsa Herm'in kedisiyle savaştığı o dönemin huysuzluğuna benzediğini itiraf edebilirdi. Ancak biraz farklıydı, nedense kötü şeyler olacakmış gibi hissediyor ve işin kötü yanı buna engel olamıyordu.

"Neden adam öldürecek gibi duruyorsun?" diyerek sırıttı Seamus. Kahvaltı yaptıkları masa bugün her zamanki olduğu gibi dolu doluydu ve herkes başka bir şeyden konuşuyordu sanki. Ron'un gözleri Blaise'i buldu. Blaise sabah yanına gelip o sulu öpücüğünden bırakıp kaçmamıştı ve belki de tüm huysuzluğunun sebebi buydu. Unutmuş olabilir miydi? Bir sonraki sınavlarına henüz vardı ve açıkçası günleri dersler ve ödevler dışında ders çalışmakla dolmuyordu. Blaise yanında Slytherin'den bir çocukla oldukça koyu bir muhabbete dalmıştı ve ona baktığını fark etmedi bile.

"Bakarsın gerçekten adam öldürürüm." dedi Ron ağzına kocaman turta sıkıştırırken. Seamus onun bu halinin korkunç olduğunu düşünmüş olmalı ki Dean'ın yanına sindi, suratı öyle komikti ki başka zaman olsa Ron onun bu haline gülebilirdi bile.

Blaise'in bir sürü arkadaşı vardı binasında, e Ron'un da vardı. O halde aşırı tepki vermemeliyim diye düşündü Ron. Kahvaltı sonrası beraber Kehanet dersine ilerlerken bu düşüncesinde oldukça da kararlıydı. Herm ve Harry kitapları almak için sonradan gelecekti o yüzden tüm o karmaşık koridorlardan ve uzun merdivenden tek başına çıkıyor olmak sıkıcıydı. Tam içeriye giriyordu ki, kendi adını duymasıyla duraksadı.

"Blaise onda ne buluyor anlamıyorum." diyordu boğuk bir kız sesi.

"Yakışmıyorlar bile, binaları desen farklı. Bence Ron onu gerçekten sevmiyordur bile."

Huysuzluğu bir kat daha artarken sırtını girişteki duvara yasladı. Blaise de duymuş muydu onları? Hogwarts öğrencileri meraklıydı ve her şeye burunlarını sokmayı seviyorlardı. O yüzden mi hala gelmemişti yanına?

"Neden burada bekliyorsun dostum?" Harry'nin sesiyle doğruldu. "Sizi bekliyordum."

Herm ve Harry'nin suratında bariz bir endişe vardı. Sizi kendinizden bile iyi tanıyan insanlara sahip olduğunuzda sır saklamak olduğundan da zorlaşıyordu ancak bu ilişki problemleriyle onların kafasını şişirmek istemiyordu doğrusu.

"Sabahtan beri bir şeyler var sende." dedi Herm düşünceli bir şekilde.

Ron ikna edici olmasını umduğu bir gülümse verdi. "İyiyim ben."

İyi falan değildi.

Kehanet dersi tam bir kafa karışıklığıyla geçmiş, ondan sonraki derslere ise odaklanamamıştı bile. Ortak derslerinde Blaise'le göz göze bile gelmemişlerdi. Saçları karıştırmaktan iyiden iyiye kuş yuvasına dönmüş, gözleri yorgun duruyordu. Bu böyle olmayacaktı. Günün son dersi adımlarını Blaise'in ve o sarışın çocuğun arkasına yöneltti. Sonra dayanamadı, hızlandı ve Blaise'in kolundan çektiği gibi kendisine çevirdi. Blaise'in gözleri şaşkın, yanındaki çocuk ise anlamayan gözlerle bakıyordu.

Across The UniverseWhere stories live. Discover now