BÖLÜM:23 "KIRIK KADEH"

En başından başla
                                    

Pamukla işim bitince, annemin rahat uzanması için yastığı sırtına koydum ve battaniye ile üstünü örttüm.

"İyi geceler anne," diye konuştuğumda, malzemeleride elime aldım. Bitkindim. Hemde fazlasıyla.

"Çabuk çık odadan."

Kalbim kırıldığı yerden tekrar parçalara ayrılıyordu. Bir şey diyemiyordum artık. Kelimelerim bile bu saatten sonra kifayesiz kalıyor, anlamı olan her sözcük koca bir boşluğa düşüyordu.

Salondan çıkıp eşyaları lavaboya koyduktan sonra kendimi yatağa attım. Yorgun bedenim ve uyuşan kemiklerim sert yatağın dokusu bile olsa rahatlıyordu.

Yorgunluk darmaduman olurken, telefonumda aynı hızla titredi fakat bakacak gücüm olmadığından kendimi uykuya adadım.

Belki öğlen güneşinde uyanıp, hevesle yatağımdan kalkarak oyuncak bebeklerle oynayacak bir kız çocuğu hiç olmamıştım. Yani izin verilmemişti bana. Ama ne olursa olsun vazgeçmemiştim hayattan. Bana şu an bu yatakta isyan eden bedenime uyup, kendimi koca bir boşlukta sallandırmaya hiç yeltenmemiştim.

Çünkü biliyordum ki, bana intihar salıncağını hazırlayan bir annem zaten geleceğime taht kurmuştu.

Gözlerimi artık ısınan havaların verdiği mahmurluk ile açarken, kendime gelmek adına kollarımı iki yana açtım ve esneyebildiğim kadar esnemeye çalıştım. Dün telefonumun sesi çalsa da bakacak gücüm olmadığından, yastığımın altına iliştirdiğim telefonumu elime aldım.

Gönderen; Atıl

Sabah seni almaya geleceğim hazır ol.

Aklımdan geçen ve kalbimin duvarlarında yanan her meşale bir anda parıldarken, dünün yorgunluğunu hızlıca vücudumdan atarak yataktan kalktım. Aynada kendime çeki düzen verip, saçlarımı düzelterek kendime baktığımda, heyecanıma ortak olan kendime baktım. İstediğim mutluluk anında elde edilmişti bile.

Çantamı kaptığım gibi aşağıya inerken, telefonum bir kez daha titredi. Atıl'ın kapıda olduğuna dair attığı mesaj olduğunu düşündüğümden dolayı bakma ihtiyacı duymadan annemin odasına anlık baktım. Uyuyordu ve bu benim için günün ikinci güzel haberiydi.

Ayakkabılarımı giyerek kapıdan çıktığımda etrafa kısaca bakındım. Atıl yoktu. Cebimde titreşimi tekrarlanan telefonumu elime aldığımda, bir yandan da kaldırıma doğru yürümeye başladım. Açelya aramıştı bir kere ve neden aradığı da zaten ortadaydı.

Bir kere daha aradığında, hızlıca telefonumu yana kaydırarak, aramasına cevap vermek isterken, kırılan ekranımdan dolayı biraz uğraşmış fakat sonunda açmıştım.

"Eflal?" Dedi bir anda sesi yüksek ve fazlasıyla mutlu gelirken. "Senin sayende şu an her şey çok güzel. Ben teşekkür etmek için aramıştım. Ne diyeceğimi bilemiyorum."

"Mutlu olun," dedim saf heyecanına gülerken. Fakat bir yandan da yola bakıyor, Atıl'ı bekliyordum.

"Ay hadi bakalım," dedi gülerken. "Şu an yerimde duramıyorum. Çıkışta buluşacağız. İnanabiliyor musun? Dün bir, bugün iki."

"Ne güzel işte. Demek ki Tuna da sana ilgiliymiş."

"Hoca geldi," dedi bir anda sesi kısılırken. "Tekrardan saol. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Açelya'nın adına mutlu olurken, kalbimde saplı hançerin sahibinden biraz daha uzaklaşmak adına ileriye doğru adımlar atarken, sonunda beklediğim adamın arabası bana uzaktan göz kırpmıştı bile.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin