Bizi Bekleyen Son

109 4 6
                                    



Mavinin gökyüzünden boğaza karıştığı o öğle vakti; vapurun suya yakın bir yerinde yüzüne minik su damlaları sıçramasını bekler gibi gözlerini kapayıp oturmuştu. Güneşin hınzır ışınları kapalı göz kapaklarında hiç bilmediği bir dansı sergilemekteydi sadece ona özel. Bu yalnızlık anları hem arzu ettiği hem de deli gibi kaçtığı zamanlardı. Yalnız kalmak mıydı onu korkutan yoksa yalnız kaldığı kendi mi işte oydu delicesine düşündüğü tek şey. O bile kendini sevmeye cesaret edemezken başka birinden bunu beklemek o bir başkasına yük olmaktan başka bir şey değildi. Bir parça rahatlamak için olduğu bu yerde bile suyun dibine çekilirmişcesine düşüncelerinde boğuluyordu ki vapurun demir zemininde tınlayan nizami adımların kendine doğru yaklaştığını hissetti. Birkaç metre uzağında duraksayan adımlar o gözlerini açıp kontrol etmesine gerek bırakmayacak kadar kısa bir zaman aralığında tekrar uzaklaşmaya başladı. Yaklaşan bu adımlar bile içindeki derin kuyuya düşmemek için geri adım atmıştı. O derin karanlık ve sonu görünmez kuyuyu kendi elleriyle açmıştı ve şimdi hem kurtarılmayı bekleyen ufak bir çocuk gibi en dibindeydi hem de kendinden başka kimse bu karanlığa insin istemiyordu.

Kıyıya yaklaştığında gözlerini açtı. Demin göz kapaklarındaki dansı suyun üzerinde devam ettiren gün ışığını izlemeyi sürdürdü. Vapurun iyiden boşaldığını hissedince inmek için yerinden doğrulduğunda az ötesinde duran kutuyu fark etti. Unutulmuş olabileceğini düşünecekti ki vapurun bu kısmına kendinden başkasının uğramadığını hatırladı. Hayır, aslında kelimenin tam anlamıyla birisi sadece uğrayıp gitmemiş miydi? Kutuya doğru eğildi ve dikkatlice baktı. Siyah karton bir kutuydu. Eline alıp açtı. Jelâtine sarılı ufak bir karamelli şeker ve üzerine el yazısıyla şiir yazılmış bir kâğıt parçası vardı sadece.

 Jelâtine sarılı ufak bir karamelli şeker ve üzerine el yazısıyla şiir yazılmış bir kâğıt parçası vardı sadece

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Başını kâğıt parçasından kaldırdı ve gözlerinden süzülen yaşlarla avucundaki şekeri ağzına attı. Hep düşündüğü gibi mutlu son diye bir şey yoktu belki ama kendini suyun üzerinde dans eden ışıklara doğru bıraktığında ölümün ağzındaki şeker gibi tatlı olduğuna karar verdi Boran.

Sudaki AksimizWhere stories live. Discover now