4. BÖLÜM *EVE VARIŞ

10.6K 487 73
                                    

Karanlıktı insanlar. Ruhları, düşünceleri, istekleri... Ben karanlıktım, çünkü bende bir insandım. Üzüm üzüme baka baka kararır. Karardık hepimiz. Birbirimize kin duyduk, kıskandık, cimri davrandık. En çok ben dedik her zaman. 'Biz' olmadı lügatimizde. Kendimiz için istediğimizi başkası için istemedik. Bencildik çünkü.

Oysaki kardeş kardeşiyle paylaşmalıydı değil mi? Biz kardeştik ama doğduğumuzda bile miras bölünecek diye kıskandık kardeşimizi. Keşke doğmasaydı dedik. Kalabalıklaştık, kirlendik. Gizli, saklı, sır denilen şey kalmadı bize ait. Her şey ortadaydı çünkü. Hepimiz aynıydık; karanlıktık.

Telefonumdan başımı kaldırıp etrafıma bakındım. Durmuştu taksi ve ben yazdıklarıma o kadar dalmıştım ki geldiğimizi yeni fark ediyordum. Yazdıklarımı kaydedip inmek için hareketlendiğimde şoför beyle aynadan göz göze geldik.

''Kızım para?'' diye sorduğunda kafama vurmamak için kendimi tuttum ve telefonumu tekrar elime aldım. Camdan dışarıya bakıp durduğumuz sokağa baktım ve Barış'ın verdiği adreste olduğumuzu gördüm. Doğru gelmiştim.

''Barış, ben geldim in aşağıya da taksinin ücretini öde.'' Telefonu ilk çalışta açan Barış'a kısık sesle bunları söylerken şoförün attığı onaylamaz bakışlarla yanaklarım daha da kızarıyordu.

''İniyorum hemen.''

''Kusura bakmayın parayı kuzenim ödeyecek.'' dedim şoföre Barış telefonu kapatır kapatmaz. Başını sallayınca telefonumu eşofmanımın cebine koyup sırt çantamın kayışlarını kollarımdan geçirdim. Taksinin kapısı birden açılınca hızla o tarafa döndüm.

Barış eğilmiş bana gülümseyerek bakıyordu. Dudaklarım kıvrılırken taksiden inmek için kapıya doğru koltukta kaydım.

''Kuzen!'' deyip bana sarılınca bende kollarımı ona doladım. Özlemiştim keratayı ya. Sırtıma yediğim darbelerle nefesim kesilirken Barış'a inat ben daha hızlı vurdum Barış'ın sırtına.

''Öküz! Kemiklerimi mi kırmaya çalışıyorsun?'' diyerek kollarından ayrılıp bir iki adım ondan uzaklaştım. Kollarını göğsünde birleştirip tüm yükünü sol ayağına verip bana alaycı bir bakış attı.

''Sen abine 'öküz' mü dedin? Goril?'' derken sesi alaydan öte kızgın gibi çıkmıştı. Hafifçe yutkunup korktuğumu belli etmemek için bende kollarımı göğsümde birleştirdim. Gözlerini kısıp bana sert bakışlarla bakarken ben de gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım. Küçükken yaptığımız bakışma yarışlarını genelde o kazanırdı ama o zamanlar küçüktüm sonuçta.

''Biri paramı ödese artık diyorum!'' diyen şoförle bakışlarımı kaçırdım. Şoför taksiden çıkmış bize bezmiş bir şekilde bakıyordu. Zoraki bir şekilde gülümseyip Barış'a döndüm.

''Barış cüzdanın yanında değil mi? Param yok derken şaka yapmıyordum.'' Kafasını olumlu anlamda sallayıp cebine vurdu.

''Kuzenlerin hası! Hangi bina bizim?'' dedim en tatlı gülümsememle. Şoföre attığı ters bakışlar arasında eliyle arkasında kalan binayı gösterdi.

''4. Kat 8 numaralı daire.'' Elini arka cebine atarken bende valizlerimi almak için taksinin bagajına yöneldim. Üç valizimden en hafifini seçip sağ elime aldım ve parayı şoföre ödeyen Barış'a döndüm.

''Diğer ikisini alırsın değil mi?''

''Hıhı!'' der demez hızla binaya yöneldim. Çok zeki kızım ben ya. Merdivenleri koşarak çıkarken spor yapmanın faydalarını görüyordum. Nefes darlığı genelde çekmiyordum spor yaptığım için. 8 numaralı dairenin önünde durduğum zaman derin bir nefes aldım. Kapının üstünde anahtar aradım ama yoktu.

Yıldızlarla RitimWhere stories live. Discover now