XXI| north is here

Start from the beginning
                                    

"Dokunma bana!" Rhoslyn bacakları yardımı ile Jawaad' ın dizlerine tekme atmayı denediğinde boşta kalan eliyle de bu sapık adamın yüzüne bir yumruk indirdi. Yumruktan pek etkilenmemiş olsa da Jawaad sıkıntılı bir iç geçirerek gözlerini devirdi ve Rhoslyn' i bıraktı.

"Kuzenim seni sevmeseydi, seni bir şekilde altıma alırdım."

"Bunu denediğin gün sikini elinde bulacaksın."

"Evet, evet... Bunu yapacağına eminim. Şimdi siktir git. Bütün keyfimi kaçırdın."

Rhoslyn hiç düşünmeden arkasına döndü ve neredeyse koşar adımlarla ahşap iskeleyi geçip toprağa bastı. Gözyaşları hızlıca yanaklarında akıyordu. Korkmuştu, evet, ama korkusundan ağlamıyordu. Kendi evinden kaçtığı günden bu topraklara gelene dek birçok kişinin tacizine uğramıştı ama hiçbirinde şimdiki olduğu kadar aşağılanmış hissetmemişti. İnsanlar onun hakkında iğrenç söylemler ediyorlardı. Tanrı bilir Jawaad Malik, Rhoslyn hakkında neler duymuştu da kendisine gelip bunları söyleme cesareti bulabilmişti.

Tanrı korusundan epey uzaklaştı. Safaa Malik' in düğününün yapıldığı -aynı zamanda kraliçenin gülleri olan- ama sonradan küllere dönüşmüş yere geldi. Güller küle dönüştükten sonra kale bahçıvanları buraya yeni kırmızı güller dikmişti ama eskisi gibi ihtişamlı değil, olamazdı. Safaa ile birlikte buranın güzelliği de ölmüştü.

Rhoslyn güllerin arasına oturdu ve dizlerini kendine çekti. Uzun bir süre orada ağladı. Gelip geçen birkaç muhafız ve leydi onu görmüş ancak hiçbiri yanına gelmeyi tercih etmemişti. Neden gelsinler ki? Hepsi benden nefret ediyor. Hepsi ölmemi ya da buradan gitmemi istiyor.

Gözyaşları durduğunda bir süre daha burada oturdu ve ardından güçlü bir şekilde ayağa kalktı, eteğindeki yaprak kırıntılarını temizledi. İri dalgalı saçlarını da düzelttikten sonra derin bir nefes aldı ve kalenin içine açılan kapıya doğru yürüdü. Kapının önünde nöbet tutan muhafıza "Prensin nerede olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu.

"Prens küçük avluda talim yapıyor leydim." Rhoslyn teşekkür edercesine başını salladıktan sonda adımlarını küçük avluya doğru yönlendirdi. Avluya yaklaştıkça birbirine çarpan kılıçların çıkardığı metalik sesi daha rahat duyabiliyordu. Avluya çıktığındaysa onu görmüştü. İçini gösterecek kadar ince, beyaz fakat toprak lekeleri ile kirlenmiş, göğüs kısmındaki bağcıkların açılmasıyla göğsünün büyük bir kısmını gösteren bol gömleğinin altına siyah deri pantolonunu ve siyah deri çizmelerini giymiş olan Zayn karşısındaki adamla dövüşüyordu. Ona öyle odaklanmıştı ki, başka bir şeyi görmesi imkansızdı. Terden sırılsıklam olan saçları alnında sallanıyor, bazı damlalar ise şakaklarından başlayıp yanağı boyunca aşağı doğru süzülüyordu.

Rhoslyn, Sör Tarlo' nun yanına geçtiğinde kılıç ustası onu gördü ve gülümsedi. "Küçük leydi, sizinle olan talimimizi sabah yaptığımızı hatırlıyorum. Yoksa zihnim gerçekten yaşlandı ve ben unuttum mu?"

Rhoslyn de gülümseyip bakışlarını tekrar Zayn' e çevirdi. "Zihniniz gayet iyi çalışıyor sör. Sadece izlemek için geldim."

"Ah, iyi yaptın. Prensimizi iyi izle. İzlemek bile bir insana çok şey öğretebilir."

Zayn, karşısındaki adamın bacağına arkadan bir tekme geçirip dizlerinin üzerine düşmesini sağladı. Ardından acıyla inleyen adamın saçlarından tutarak kafasını geriye çekti ve köreltilmiş talim kılıcını boğazına dayadı.

fire and blood • malikWhere stories live. Discover now