Let Me Hear Your Voice

1.6K 152 497
                                    

Ona çeyrek kala Hogwarts'ta güneş pencerelerin içinden içeri giriyordu izinsizce. Kötü günleri atlatalı çok uzun zaman olmuştu. Artık hayat sakin, sessiz ve karanlık güçlerin etkisi olmaksızın sürdürülüp gidiyordu. Mugglelar kendi dünyalarında kendi sorunlarıyla uğraşırken, büyücüler günlük sorunlarına odaklanıp problemsiz denebilecek hayatlar yaşıyorlardı.

En azından Kyungsoo öyle sanıyordu. Halbuki kapısını çalan çocukla açılmak bilmeyen gözleri isyan etmeye başlamıştı. Alacaklı olup olmadığını sorgulayacakken onu almaya geldiklerini anladı aniden. Derse geç mi kalmıştı yoksa?

Hızla fırlayıp yatağından gidip açtı kapısını. İçeri giren sarı kafalarla endişesi ikiye katlanmıştı. Burası onların yatakhanesiydi ve Slytherinlerin burada olmaması gerekirdi. İkisinin sağa sola çarpan koca bedenlerini kollarından tutup kendisine bakmaya zorladı. Kaygı bütün bedenini ele geçirse bile kontrolü eline alabiliyordu. Ravenclaw olarak seçilmesinin sebeplerinden biri de bu olmalıydı.

"Wu ve Oh neden odama daldınız, açıklayın."

"Sihir tarihi dersini kaçırıyoruz okulda daha ikinci ay dolmadan çünkü. Seni aradık ama bir türlü açmadın."

Evet, senemiz artık 2011 olduğu için teknolojinin güzel imkanları buluşmuştu Hogwarts gençliğiyle. Yine de hala bir işe yaramadığı gerçeği değişmiyordu. Sıkıca tuttuğu kollarını serbest bırakıp çıkarmaya başladı pijamasını aceleyle. Henüz birinci sınıftı ancak şimdiden sorumsuzluğu had safadaydı.

"Ö-önümüzde soyunman birazcık..."

Çinli olan ensesini kaşıyarak arkasını dönerken henüz bir altmışı geçen boyuyla bile arkadan heybetli durduğunu düşündü Kyungsoo. İleride iki arkadaşının da çok uzun olacaklarını biliyordu. Lakin şu an önemli olan ne boyları ne de pantolonunun iliklediği düğmeleriydi. Dersin başlamasına son yedi dakika kalmıştı üstelik saçları hala karmakarışıktı.

"Kes zırvalamayı ve önündeki tarağı bana uzat. Ayrıca çüküne sahip çıksan iyi edersin."

Saygı değer Ravenclaw öğrenicisi hiçbir zaman dilinin kemiğine sahip olmamıştı ne yazık ki. Ancak bu şekilde iki uzuna da haddini bildirmesini biliyordu, eline saniyeler içinde aldığı tarakla da kanıtlanabilirdi elbette. Saçlarını tarayıp gözünün önüne düşmelerine neden oldu. Ardından başını salladı hızlıca, birazcık dağınık bir görüntü vermek her zaman daha iyi sonuç verirdi.

Odadan çıktıklarında son beş dakikaları kalmıştı, asla arkalarına bakmıyor hatta nefes bile almıyorlardı. Koridorlar hiç olmadığı kadar uzamış, eski ve geniş duvarlar etraflarındaki öğrencilerle birlikte bulanıklaşmıştı. Kapının önünde Profesör'ü görmeleriyle hemen durup cübbelerini düzelttiler. Sehun onunkini de farkında olmadan almıştı. Sonradan teşekkür etmeyi geçirdi aklından.

Sınıfa saçları dağılmış, gömlekleri dışarı fırlamış hatta yüzleri bu soğuk havada terle kaplanmış bir şekilde girdiklerinde kızların kıkırdadıklarını ve erkeklerin onları işaret ettiklerini hissetmişlerdi. Aldırmadan Yi Fan'dan kitabı ortalarına koymalarını istedi. Ne Sehun ne de kendisinde alacak akıl kalmıştı çünkü. Dördüncü kısmın yetmiş ikinci sayfasını işlemeye başladıklarında herkes yavaşça uyku moduna geçerken ayakta kalanlardan biriydi Soo.

Belki çok fazla çalışmazdı lakin derste notlarını alır, her şeyi vaktinde yapardı. Ufak tefek şeylere dikat eden bir yapısı vardı derslerde başarılı olmasını sağlayan.

Saatlerin geçip gitmesi üzerine arkadaşlarını uyandırdı. Çoğu zaman uyumazlardı ki uyumalarına izin de verilmezdi zaten. Tarih dersini sevmiyorlardı sadece. Ezber olan ve hiçbir mantığa dayanmayan bir ders oluşu konusunda ısrar ediyorlardı. Bu sebeple geçen hafta kavgaya bile tutuşmuşlardı. Sonrası Kyungsoo'nun pes edişiyle bitmişti elbette. Onların inadıyla uğraşacak vakti yoktu.

Ona Çeyrek Kala // KaiSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin