TELEFON 🌹

15 2 8
                                    



Kafam onun boynundayken,ona sarıldığım elleri tuttarak beni odaya götürdü...

Seokjin'den
Ellerinden tutup odaya onu götürdüğümde yüzündeki ifadesizliği ve gözünde ki daha düşmemiş yaşları görünce üzülüp başka konuyu açtım.

-şey sen burda yat ben yatakta yatayım tamam mı ?
-...
-ceren.. lütfen!!
-...
Omuzlarından tutup kendime çekip sarıldım.
Özür dilerim. Hayalinde ki böyle birşey değildi ama özür dilerim. Seni mutlu göstermek istedim. Özür dilerim.
Ben den ayrılıp yatağın içine girip uzandı sessizce. Ona bakıp ne yapmam gerektiğini düşündüm. Yanına yavaşça gidip yatağa oturdum. Saçlarını okşadım,gözlerini kapatmasıyla saçlarını okşamaya devam ettim. Saçlarını okşayınca hayatımda yaptığım tüm hataları unutup sanki saçlarına dokununca ruhumu rahatlatan bir melodi duyuyormuşum gibi hissettim. Üzerimdekilerle yatağa girmeyi sevmezdim ama başka çarem yoktu. Yanına uzanıp yüzüne uzun uzun baktım. Gözleri kapalıydı hiç bir tepki vermiyordu.
Elimi çekip yüz üstü uzandım ve tavanı izledim. Yatakta bir kıpırtı hissedince cerene doğru döndüm. Bana doğru yaklaşmış kafası göğsümün üzerindeydi. Gülümseyip sıkıca sarıldım ve üstümüzü örttüm.
Tavanı izleyip hayatımı düşündüm ve nasıl kurtulacağımı,nasıl cerene zarar vermeden onu sevebileceğimi,onun beni kabul etmesini nasıl sağlayacaktım. Aslında ona bakılırsa o beni her haliyle kabul edebilecek bir kız. Günlüğünde öyle yazıyordu. "Kel ve bacakları tutmasa bile onu hep seveceğim.." gülümseyip ona baktım deli kız.. ben kel kalmam bir kere,acaba kalsam komik olur muydu ? Ya bacaklarımın tutmaması.. bu onun hayatına darbe olurdu bana bakmakla sorumlu olacaktı kendi hayatını harcayacaktı. Ona doğru dönüp gülümsedim. Yorganı üzerimize çekip gözlerimi kapattım.

Herkes yeni bir güne başlıyordu. Ama koşuşturmalar devam ediyordu. Bazıları sınavından yüksek almış sevinerek derslerini güzelce dinliyor. Bazıları on saat önce yeni dünyaya gelen bebeğini emziriyor. Bazıları vefat etmiş yakınının arkasından ağlayıp onun resmine sarılıyor. Bazıları sevdiğine kavuşuyor,bazıları umutsuzlukla sevdiğini izliyordu.
Hayat çok garip herkes birşeylerin derdinde birşeylerin olması için çabalıyor. Peki neden bu çabalama gerçekten kalıplaşmış bir tabir olabilir ama sizce nedir bu çabalamamız. Neye yarayacak ? sonu ne zaman gelecek ? 

Evimin balkonundan doğan güneşi izleyerek bunu düşünüyordum elimde bir bardak su ve   onu bardağın içinde döndürüp duruyordum. Su bardaktan taşıp elime dökülünce elimden kayan bardak balkonun içine düştü sesli bir şekilde.

Hemen gözlerimi yatakta yatan Seokjin'e yönelttim. Korkarak tuttuğum nefesimi rahat bir şekilde geri verdim. Ve cam kırıklarını elimle yavaş yavaş toplamaya başladım.  Seokjinin uyanmasından korkuyordum.  Çünkü ufacık şeylere benim gibi büyük tepkiler verebiliyordu. Deli çocuk.... Yorgana sarılmış hali gözümün önüne geldi tekrar dönüp bakmak istedim. Kafamı çevirince bana doğru eğilmiş koca suratı görünce bağırmaya başladım. O koca suratın sahibi ben bağırınca bağırmaya başladı. O bağırıyordu ben bağırıyordum.

Durup ona sinirle baktım.

- ya kes salak böyle izlenir mi insan ödüm koptu..
-ne ile uğraştığına bakmaya çalışıyordum
'Gözlerini belerterek yere bakmaya çalışıyordu'
-bardağı kırdım seokjin
-Neeeeeee!!
Gözlerimi devirerek camları topladım. Tekrar bağırmaya başladı dedim ya ufacık şeyi dağ yapıyor gözünde,kalbinde hâlen bağırıyordu ona dönüp baktım. Boş olan elimi boğazına doğru götürüp sıktım.
- ne bağırıyorsun aptal ?
-sen bağı-ırıyosun dd-iye..
Elimi hemen boğazından çekip kızaran suratına baktım.
-öldürecektin beni pislik. 
Boğazını ovup içeriye geçti.

Elimdeki cam kırıklarını bırakıp içeri geçtim. Balkonun kapısını kapatırken telefonuma bildirim yağmuru geldi.  Dönüp baktığımda bildirimlerin üst kısmında PÖH'üm ♥️ yazıyordu.
Hiç bakamazdım sinirli halimle terslersem onu kalbini kırılabilirdim. Üstümü değiştirip salondaki masamın başına geçtim. E- maillerime bakıyordum.  Hep aynı mailler banka kartları,kozmetik,tekstil vs vs...  sıkılarak tam çıkacaktım ki altlarda iki gün önce gelmiş saçma başlıklı maille karşılaştım.

KKKKKKKKKK
CEREN HANIM'a.

Korkarak bilgisayarımdan uzaklaştım. Mutfakta bir şeylerle uğraşan Seokjin'e baktım korkuyla.  Oda onu izlediğimi hissetti demekki hemen dönüp bana sinirle baktı. Sanırım boğazını sıktım diye bana kızdı. Haklı çünkü parmak izlerim halen boynundaydı. Tekrar tezgaha dönüp ocakla uğraştı. Odaya lönk diye damlayan Muhammed baş yapıtımı seyretmemi bölmüştü. BOKSUN SEN BOKKK!

Dağınık saçlarını karıştırarak bana baktı.
-Günaydın Ceren
Salak türkçe konuşuyordu seokjin sinir olsun diye.
Korece ona bakmadan cevap verdim.
-Eşimin yanında benimle türkçe konuşamazsın. Eşime saygısızlık yapma.
Tek kaşımı kaldırıp bana baktı. Ben de aynı şekilde bakıp kafamı iki yana salladım bir sorun  var mı gibisinden.

Seokjin elindeki tabaklarla gelip masaya özenle yerleştirdi yemekleri. Dehşet güzel kokuyordu bir ayda bana kilo olmamı sağladığın için teşekkürler koca bebeğim. Ona gülümseyerek baktım. Küçük çocuklar gibi dilimi dudaklarımın üstünde gezdirip el çırptım. 

Bana tepki vermemek için zor duruyordu ama gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Gelip yanağımı öpüp mutfağa döndü.  Muhammede samimiyetsiz bir şekilde sırıtıp tabağıma baktım.
-Hadi yiyelimmm Afiyet olsun...
-Mıhemmed sen de geçsene dedi seokjin.

Mıhemmed mi ? Gülersem kızar mıydı. Gülmemek için ağzımı yemekle doldurdum.
Muhammed masaya oturup bana baktı. Benim aklım hâlen o maildeydi. Offffff
Bakışlarımı seokjine doğru yönelttim bana bakınca ağzımın yemekle dolu olduğunu şişmiş yanaklarımdan anlamış ki gülerek "yavaş ye sana hep yaparım bundan ama yavaş ye "
Kafamı sevimlilikle sallayıp tabağıma baktım. Koreli kızlar gibi triplere giriyordum cereeeeeeen kendine gel diyip yemeğimle oynadım.

Seokjin'den

Sabah telefonumu ilk defa açmıştım. Bir ay sonra ilk defa. Hâlen peşimdemiler midir bilemem ama artık Ceren'e bataryası ölmüş yalanını atamazdım ceren telefonu yaptırtmıştı. Elimle yüzümü avuçlayıp banyodaki klozete oturdum. Telefonu açtım yerimi acaba anında bulurlar mı  eğer bulursalar Boku yerim. Ve ceren hayatında ki diğer darbelerle bunuda kaldırabilecek gücü var mıydı bunu bilemezdim. Kendini kullanılmış gibi hissedecekti. Of lanet olsun. Elimi yüzümü yıkayıp telefonumu cebime koydum.  Telefonuma bir den bir bildirim geldi. 

"Hesabınıza 1.00o.000.... "

Sadece bildirimi üsten okudum ve açmadım. Kafayı yiyecektim ne parası bunlar benimle oyun mu oynuyordu.
O kadar şeyden sonra şikayetçi olmadılar ve hesaba paramı yatırıyorlar. İnanmam ya o kadar polis ? Parayı çekip beni bulacaklar. Başka açıklaması yok. Telefonu kapatıp  salonda oturan ceren ile muhammedin yanına gittim.
Cerene uzun uzun bakıp artık onu kullanabilme zamanımın gelip gelmediğini kendime soruyordum. O başarabilirdi. Beni herkese karşı koruyabilirdi. Yapmak zorundaydı çünkü bana aşıktı. Ona baktığımı anlayıp güzel gülümsemesiyle bana baktı. O bir anda öyle gülünce onu kullanmaktan vazgeçmek istedim. Onu harcayamazdım. Beni seven insanı kullanamazdım. Aisssssh ben ne yapacağım. Yanımdaki Muhammed salağına bakıp iç geçirdim.

-eeee ne zaman başlıyor işler muhammed
-yarın saat üçte.
-seni götürebilirim istersen

Ceren gözlerini kocaman açıp bana baktı onu görmezlikten gelip Muhammed'e baktım.

-Zahmet olmasın Size
-Hayı seve seve yapacağım...

Kandırabileceğim başka birisini bulmanın keyfiyle kahvemi yudumladım...

🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

Çok saçma olabilir bu bölüm ama kurguyu kafamda oturtmaya çalıştırıyorum. Destek olun  ı love youuu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 09, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

AWAKE Where stories live. Discover now