17.BÖLÜM

4.7K 317 5
                                    

Gece utanmadan şehrin üzerine çökmüştü. Cantuğ darma duman ettiği yatak odasında camın kenarına oturmuş boş gözler ile etrafa bakıyordu. Öyle bilinçsizdi ki... Ne karanlığın gelip gökyüzüne misafir olduğuna ne de gümbür gümbür aralıksız çalan kapıyı duyuyordu. Başını kolları arasına gömmüş sadece o an içinde yok olmak istiyordu. Ama buna izin vermeyecek öfkeli bir ses kulaklarına dolduğunda bıkkınca bir nefes verdi. Birileri onu rahat bırakmayı ne zaman akıl edecekti acaba?

"Cantuğ, sen kafayı mı yedin? Saatlerdir kapıyı çalıyorum ne demeye açmıyorsun şu kahrolası kapını?" dedi hiddet ile ona bağırıyor bir yandan da endişeli gözler ile onu süzmeyi ihmal etmiyordu. Cantuğ, adamın ona olan tepkisine ölü bakışlarla karşılık verip tekrar başını cama döndürdü. Sanki o hiç orada değilmiş gibi, hiç gelmemiş gibi yok sayıyordu adamın varlığını... Tufan onun bu tuhaf tavrına anlam veremezken içeriye girdiği sırada dikkat etmediği bir gerçeğin daha yeni farkına varıyordu. Gözleriyle savaş alanına dönmüş odaya dikkat kesildiğinde dehşete kapıldı.

"Burada neler oldu böyle?" Sesi korkunun her bir tınısını içinde ayrı barındırıyordu.

"Tufan inan ki hiç seni çekecek ruh hali içinde değilim. Hem sen benim evime nasıl girdin?"

"Arıyorum telefonumu açmıyorsun. Saatlerdir kapıdayım tek bir yaşam belirtisi göstermeyince korktum be adam, ben de çilingiri çağırdım."

"İyi halt ettin. Şimdi geldiğin yönü takip ederek çıkışı bulabileceğini inancım sonsuz. Kısaca senin anlayacağın dilden konuşmak gerekirse defol buradan Tufan."

"Bak Cantuğ burada neler olup bitti bilmiyorum ama saatlerdir Ceylan'a da ulaşamıyorum. Sen nerede olduğunu biliyor musun?" Duyduğu isimle adamın gözü dönmüş ve bir anda kan beynine sıçramıştı. Sabahtan bu yana çektiği acının haddi hesabı yokken şimdi Tufan onun adını yanı başında utanmadan zikrediyordu. Unutmaya çalıştığı her bir anı ruhuna ıstırap çektirircesine canlanmaya başlamıştı. Oturduğu yerden hiddetle canı yanmışçasına fırlarken ışık hızı ile elleri adamın yakasına yapıştı.

"Sana ne lan? Sana ne Ceylan'ın nerede olduğundan. Ne demeye arıyorsun onu?"

"Delirtme oğlum beni , Ceylan nerede, kıza ne yaptın?"

"Cehennemin dibinde Tufan, duydun mu beni cehennemin dibinde."

"Ya sabır." Dediği an gümbür gümbür kapı çalınmaya başladı. Tufan gözleri alevler saçan adamın öfkesine anlam veremese de pekiyi şeylerin olmadığını anlamıştı. Tufan yakasına hesap sormak için yapışan elleri bir hırsla tutup geriye doğru ittirirken "Umarım pişman olacağın şeyler yapmamışsındır." Dedi ve çalan kapıyı açmaya gitti.

Cantuğ içten içe yalnız kalmak istese de evine gelen davetsiz misafir sayısı git gide artmaya başlamıştı. Elleriyle yüzünü sıvazladığı sırada içeride bağıran bir kızın sesi yeri göğü inletir cinstendi. Cantuğ dikkat kesilip kızın ne diye bağırdığını anlamaya çalışıyordu.

"İrem, neredesin İrem çık ortaya?" diye bas bas bağırıyordu.

Cantuğ ne olduğunu anlayamıyordu. İrem? İrem de kimdi ki? Daha ne olduğunu bile anlayamadan tanımadığı bir kızın odasına bir hışımla girmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Tufan son anda kızı belinden yakalayıp havaya kaldırdığında kızın pençelerinden Cantuğ'u zar zor kurtarmıştı.

"Ne oluyor burada Tufan? Bu da kim?"

"Ben göstereceğim sana kim olduğumu? Söyle İrem nerede? Nereye sakladın onu?"

"Gülce bir sakin ol dedim sana, anlamadan dinlemeden delirdin yine."

"Bırak beni hayvan herif, zaten her şey senin yüzünden oldu. Nereden çıktın da başımıza bela oldun bilmem ki."

Haksızlık Değil Mi?#TAMAMLANDI#Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz