0.6

2.3K 164 16
                                    

Multide : Mısra'nın söylediği şarkı

***

Aldığım iltifat, etkisini dudaklarımda belirtirken sadece gülümseyebildim. Yanaklarım, bağımsızlığını ilan etmiş sanki o sevsin diye daha çok kızarıyordu. Arka tarafa geçip, yemeğimi almaya gittiğinde, yazdığım Türkçe şiiri koparıp masaya bıraktım ve üzerine 'Yemek kalsın' yazdım, İngilizce. Çantamı alıp kafeden çıktın ve otelin yolunu tuttum. Tuttuk, kırmızı yanaklarım ve ben... Welcome Pollyanna! Kızarıyor bir de, domates seni.

Mutluluk yağmış şakaklarıma, bu akşam
Gülerek uyandım yalnızlık sabahına.
Yüzümde buruk tebessümüm oluşurken,
Gözlerime bakmanı diledim.

Güneş doğmuş ocağıma, bu akşam
Umutlar saçarak uyandım yeni sabahıma.
Yalnızlığım yanaklarımdan akarken,
Ellerimi tutmanı diledim.

Daha bir mavi olmuş gökyüzü, bugün
Umut enjekte ediyor kör sabahıma.
Gözlerim kapıya doğru kayarken,
Bana gelmeni bekledim, gelmedin.

***

''Hadi, herkes öğrendiği kelimelerle kendini tanıtsın. Hem kaynaşmış oluruz. '' dedi Lucero, masasına yaslanırken. Herkes kem küm ederek birkaç cümle edince, sıra bana geldi.

''¡Hola! Soy Mısra. Vivo en España '' (Merhaba! Ben Mısra. İspanya'da yaşıyorum.) diye kısa kestim. Fazla kelime bilmiyordum ve bu sinir bozucuydu. Sıra Cedro'ya geldiğinde, kendini tanıtmayı kısa kesip, İngilizce şekilde

''Ayrıca, mor bandanalı koreli kızlar ilgimi çeker. '' dedi ve Vicenta'ya dönüp güldü. Vicenta bugün mor bandana takıp, siyah pantolonun üstüne beyaz bir bluz giymişti. Sinirli bir şekilde Cedro'ya dönüp, bizim anlamadığımız bir dilde, Korece bir şeyler söyledi. Fakat söyleyiş tarzı, küfür edercesine olduğu için Cedro arkasına yaslanıp ellerini 'ben suçlu değilim' dercesine kaldırdı. Vicenta, söz alıp kendini tanıttı ve aynı Cedro gibi, ingilizce cümleler ekledi,

''Ayrıca yalaka ve siyah gömlek giyen erkekleri hiç sevmem. '' dedi ve yan bir gülüş attı. Cedro ayağa kalkıp gömleğini çıkardı ve içindeki t-shirt ile kaldı. Yere atıp üstünde tepinirken,

''Artık giymiyorum. '' diye söylenirken, Vicenta şaşkınlıkla ona baktı. Kendine gelip şu cümleleri söyledi,

''Yalakalıktan nasıl kurtulacaksın? '' Cedro, çapkın gülüşlerinden birini yüzüne yerleştirip,

''O yalnızca sana özel. '' dedi ve yerine oturdu. Hallerine gülüp yerdeki gömleğe baktım. Cedro, dalga mı geçiyordu yoksa ciddi miydi çözememiştim. Belki sadece eğlence için yapıyordu.

Ders boyunca yeni kelimeleri not alıp, canım sıkıldığında Garcia ile sohbet ettim. Arkamda oturması ve Türk olması büyük şanstı. En azından, İngilizce kelime bulmak için kafamı deşmek zorunda kalmıyordum. Ders, saat dörtte bitiyordu. Haftada beş gün dil kursum, altı gün de işim vardı. Pazar günleri bir tek boş oluyordum, o günde gezerim diye planladım.

Ders çıkışı olduğunda bizim grup yani; Garcia, Edgardo, Vicenta, Lucero (hocamız olsa bile bizimle takılıyordu. Zaten yirmili yaşlarının sonundaydı.) ve ben kapının önünde durduk ve biraz sohbet ettik. Aynı istikamete gidenler birlikte ilerlerken, ben de Garcia ile yürüdüm. Yolun yarısında o gidecekti ve ben o kafeye gidip, işten önce yemek yiyecektim.

''Seninle gelsem iyi olacak Mısra. O taraflarda işim var. Sorun olmaz, değil mi? '' dedi, çoğunlukla benimle Türkçe konuşuyordu. Başımla onaylayıp gelebileceğini söyledim.

Kayıp |Tamamlandı|Where stories live. Discover now