"Maria" diye fısıldadım. "Nasıl oluyor da bir insan diğerbir insanı bu kadar çok mesut edebiliyor?.. İnsanın içinde nemüthiş kuvvetlerin saklı olması lazım!" 

Gözlerinden tekrar o parıltı geçti. Fakat bana bir müddetdaha dikkatle baktıktan sonra dudağını ısırdı. Bakışları dumanlıve manasızdı:"Haydi oturalım!" dedi, "Ne kalabalık! Galiba sıkılmayabaşlayacağım!" 

Tekrar ve üst üste şarap içti. Bir aralık yerinden kalkarak: 

"Şimdi geliyorum!" dedi ve sallana sallana uzaklaştı. 

Uzun müddet bekledim. Bütün ısrarlarına rağmen fazla iç­mekten kaçmıştım. Sarhoş olmaktan ziyade sersemdim. Başımağrıyordu. Aradan on beş dakikaya yakın bir zaman geçtiğihalde geri gelmedi. Merak etmeye başladım. Bir yerde düşüpkalmış olmasın diye gidip bütün tuvaletleri gezdim. Buralarda,elbiselerinin kopan yerlerini iğne ile tutturmaya çalışan veyaayna karşısında tuvalet tazeleyen kadınlar vardı. Maria'ya hiç­birinde rastlamadım. Salonların kenarındaki kanepelerde kıvrı­lıp sızan kadınlara teker teker baktım. Onu bulamadım. İçimde,bir anda son derece şiddetlenen bir endişe başladı. Oturan veayakta duran insanlara çarparak bir salondan öbürüne koştum.Merdivenlerin birkaçını birden atlayarak alt kata indim ve aradım.Yoktu.

Bu sırada gözüm, gazinonun dönen kapısının buğulu camlarıarasından dışarıya ilişti. Orada beyaz bir şey duruyor gibiydi.Kapıya atıldım ve dışarı çıkınca bir feryat kopardım. ManaPuder, iki kolunu başının hizasında yan yana getirerek, kapınınhemen önündeki ağaçlardan birine dayanmış ve yüzünüoraya yapıştırmıştı. Sırtında ince bir yün elbiseden başka birşey yoktu. Saçlarına ve ensesine ağır ağır kar taneleri düşüyordu.Sesimi duyunca başını çevirdi, gülümsedi: 

"Nerede kaldın!" dedi. 

"Siz nerede kaldınız? Ne yapıyorsunuz? Deli mi oldunuz!"diye bağırdım. 

Parmağını dudaklarına götürerek: 

"Sus!.." dedi. "Hava almak ve serinlemek istiyorum. Haydigidelim!" 

Onu hemen hemen zorla içeri soktum; bir iskemle bulupoturttum; Yukarı çıkıp hesabı gördüm ve vestiyerden paltomuve onun kürk mantosunu getirdim. Ayaklarımız sokağın karlarınagömülerek yürümeye başladık. 

Kolumdan sımsıkı tutuyor ve hızlı gitmeye çalışıyordu. Sokaklardabirçok sarhoş çiftler vardı. Büyük caddeler kalabalıkinsan grupları ile doluydu. Yazlık elbiseleri ile sokağa çıkmışhissini verecek kadar ince giyinmiş kadınlar, bu havada ve böylegece yarısından iki üç saat sonra ilkbahar safasına çıkmış gibikeyifli kahkahalar atıyorlar, şarkılar söylüyorlardı. 

Maria, bu neşeli ve sarhoş insanların arasından daha hızlıgeçip gitmek için beni çekiyordu. Yolda kendisine laf atanlara,boynuna sarılmak isteyenlere üstünkörü bir gülümseme ilemukabele ediyor, ellerinden maharetle sıyrılıyor ve beni sürüklüyordu.Onun ayakta duramayacak kadar sarhoş olduğunuzannetmekle ne kadar hata etmiş olduğumu anlıyordum. 

Biraz daha tenha sokaklara geldiğimiz zaman yavaşladı.Sık ve şiddetli nefes alıyordu. Derin bir "oh!" çekti, sonra banadöndü:

"Nasıl? Bu geceden memnun musun? Eğlendin mi? Ah,ben çok eğlendim, o kadar, o kadar eğlendim ki..." 

Kahkaha ile gülmeye başladı. Birdenbire bir öksürüğe tutuldu.Boğulacak gibi kıvranıyor, göğsü sarsılıyor, fakat kolumubırakmıyordu. Biraz sükûnet bulunca: 

"Ne oldun? Gördün mü, kendini üşüttün!" dedim. 

Bütün yüzüyle gülerek: 

"Ah, o kadar eğlendim ki!.." dedi. 

Kürk Mantolu MadonnaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin