"Sen şimdi, Cezmi'nin neden buraya geldiğini bilmiyorsun ha?"

"Nasıl bileceğim? Hiç benim gibi garibin ağzına düşecek kadar kolay bir iş için düşman memleketinden buralara adam mı gelir?"

"Sen kurnaz ve fitneci bir düzenbaza benziyorsun. Seni cellat elinde bülbül gibi konuştururlar."

Ali Kuli Han yine korkusuz bir şekilde söze katılarak gülümsedi ve: "Bu garip mi fitneci düzenbaz?"

Abbas, Ali Kuli Han'a: "Beni siz çok iyi tanıyorsunuz. Allah rızası için söyleyiniz!"

Mirza Süleyman: "Gevezeliğin lüzumu yok diyorum sana. Sorduğum sorulara cevap ver."

"Ne emrederseniz işte onlara cevap veriyorum ya!"

"Sen şimdi, Cezmi'nin neden geldiğini bilmiyorsun öyle mi?"

"Nereden bileceğim? Anadolu'dan gelmiş bir adam. Belki daha önceden ruhlarımız bile görüşmemişken koca Kazvin'de sırrını paylaşmak için bu fakir Abbas'ı mı bulacak?"

"Cezmi Bey'in şu anda nerede olduğunu da bilmiyorsun, onu da söylemeyeceksin değil mi?"

"Ben o adamcağızı sadece bir kez gördüm efendim. Ondan beri ayaklı canavarın nereye gittiğini, şimdi nerede bulunduğunu müneccimlik yaparak mı bileceğim?"

"Cezmi ile beraber muhafızları kışkırtıp ayaklandırmaya kalkışan, sonra da hadise duyulunca Cezmi'yi saklayan sen değil misin,köpek? Yaptıklarının, bildiklerinin hepsini şimdi tek tek söyleyecek misin? Aksi takdirde senin vücudunu parçalatırım."

"Size yanlış haber vermişler. Boş yere günahımı alıyorsunuz. Ben kimim ki, muhafızları ayaklandırmaya kalkışacağım? Benim gibi zavallının sözüne kim itimat eder? Hayatımda bir köpek besleyip de onu bile arkadan gezdirmeyi beceremedim."

"Seni uyanık seni! Bir gram aklı ile devleti kandırmaya çalışıyor... Sorduğum şeyleri şimdi söylemezsen, sonra cellat önünde hepsini bülbül gibi söylersin... Ama o zaman iş işten geçmiş olur. Han hazretleri, şimdi bu adamı götürün! Muhafızların zindanında zincire vurun!"

"Ne isterseniz yapabilirsiniz güç ve kudret elinizdedir. Zavallılara Allah yardım etsin."

Bu sert konuşmaların havası içinde Abbas odadan çıkarılınca, Ali Kuli Han, sinirli ve şüpheli bakışlarla Vezir'i süzerek:

"Mirza Bey, bu zavallıyı hangi suçundan ötürü zindana atalım?" diye konuşmaya başladı. Mirza Süleyman, Abbas'tan bir şeyler öğrenmenin mümkün olmayacağını daha konuşmasının başında anlamıştı. Sonraki konuşmaları, Ali Kuli Han'ın giriştiği işlerden haberi olduğunu göstermek ve üstü kapalı bir tehditle cevap vermek gayesini güdüyordu. Bu gayeyi gerçekleştikten sonra Abbas'ın hapsedilmesini emretmesi ise, soruşturmasını bir sonuca bağlamış olmak içindi. Gülümseyerek cevap verdi:

"Maksadım Abbas'ın gerçekten hapsedilmesi değildir. Sarayın bazı dairelerinde birtakım dedikodular baş göstermiş. Şah hazretleri de meraklanıyorlar. Konunun incelenmesi için emir aldık. Herkesi yatıştırmak için Abbas'ı sorumlu tuttuk. Konunun incelenmedik bir tarafı kalmadığına dair her türlü kuşkuyu ortadan kaldırmak için kendisini biraz korkuttuk. Ortada bir şey olsaydı, bu tehditlerimiz karşısında elbette söyleyecekti. Demek ki bir şey yokmuş. Bununla birlikte, ifadelerine hemen inandığımızı gösterseydik, bunca tehditlerimiz sonunda haksız ve yersiz bir şüpheden ibaret kalacak, bu ise, devletin onuruna zedeleyecekti. Onun için böyle davranmaya mecbur kaldık. Zaten Abbas'ın hapsini de size havale etmedik mi? Hakkında güvence vermiş, affetmiş ve hapis emrinizi geri aldırmış olur, kendisini yine görevine devam ettirirsiniz. Konu da böylece kapanır gider."

CezmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin