19. Bölüm

275 12 0
                                    


Ali Kuli Han'ın Cezmi hakkında söylediklerine bütünüyle inanmış gibi davrandı, böyle basit ve uydurma bir habere fazla önem verilmemesi konusundaki öğütlerini de sanki uygun ve takdire değer bulmuş gibi yaptı. Kendisinden gördüğü büyük yardımları Şah'a da arz edeceğini ekleyerek, Ali Kuli Han'ı da oldukça büyük övgülere boğdu. Bu davranıştan amacı, Han'ı iyi niyetlerine mümkün olduğu kadar inandırmak ve inandıramadığı takdirde, en azından gereken önlemleri alabilmek için zaman kazanmak üzere, darbecilerin harekete geçmelerini biraz olsun geciktirebilmekti. Çünkü Ali Kuli Han'ın korkusuz davranışları ve cesur konuşmaları, tehlike bulutlarının elle tutulacak kadar yaklaştığını gösteriyordu. Fırtına neredeyse başlayacaktı. Kurt Vezir, Ali Kuli Han'a daha çok güven vermek için, Abbas'ı yanına çağırtmayı bile bir aralık düşündü. Ama araştırdığı bu önemli meselenin ayrıntılarını çok iyi bilmiyordu. Abbas'ın ağzından belki bir şeyler alabilirdi. Ama, yine Ali Kuli Han'a güveninde bir eksiklik göstermemek fikrindeydi. "Zaten ortada bir şey yok ki. Olmayan bir şey hakkında ne bilgisi alınacak? Ortalıkta dolaşan dedikoduların tamamen asılsız olduğu anlaşılıyor. Ama çaresiz, görevde kusur etmeye gelmez. Bir kere de Abbas'tan soralım. Bir adamı sorguya çekmek de devletin haysiyetine dokunacak değil ya!.." diyerek Abbas'ı huzuruna getirtti ve onu sorgulamaya başladı:

Mirza Süleyman: "Cezmi Bey adında birisini tanıyor musun?"

"Hangi Cezmi Bey?"

"Hangi Cezmi Bey mi? Şemhal'den Perihan efendimize hediye getirmek gayesiyle Anadolu'dan gelen Cezmi Bey..."

"Uzun zaman önce Dağıstan'dan bir Mirza Cezmi gelmişti... Sorduğunuz adam o ise kendisiyle bir kez görüşmüştüm. Şimdi görsem tanımam bile..."

"Kendisiyle hangi konuda görüştün?"

"Dağıstan'da çok yaşlı bir babam vardı. Ondan haber sordum, o da bir şey bilemedi. Meğer Dağıstanlı değilmiş..."

Mirza Süleyman: "Peki nereliymiş?

Abbas kendini toplayarak: "Nereli olduğunu bilemiyorum. Bu beni ilgilendirmediği için sormadım. Dağıstanlı değilmiş ve bana babamdan haber veremedi."

Abbas'ın yaptığı yanlışı düzeltme gereği duyan Ali Kuli Han, lafa karıştı:

"Yok efendim, adam Dağıstanlı'ydı. Bu zavallının babası ölmüş. Kötü bir haberi vermemek için Dağıstanlı olmadığını söylemek mecburiyetinde kaldı."

Bunun üzerine Mirza Süleyman kuşku dolu bir halle Ali Kuli Han'a baktı ve: "Görüştüklerinde siz de yanlarında mıydınız?"

Abbas, Ali Kuli Han'dan daha hızlı hareket ederek: "Kesinlikle efendim. Yanımızdaydılar. Ben basit bir muhafızım. Subayım yanımda olmadan, düşman memleketinden gelmiş bir adamla nasıl görüşebilirim? Casus mudur? Neyin nesidir? Nereden bileyim? Bakınız zavallı babacığım ölmüş de Han hazretleri acıyıp bana haber vermediler. Keşke haberim olsaydı da beş vakit namazdan sonra ruhuna birer fatiha okusaydım..."

Mirza Süleyman: "Fazla konuşmanın gereği yok... Sadece sorduklarıma cevap ver!"

Abbas: "Şimdiye kadar ne sordunuz da cevap vermedim? Sadece bir kere görüştüm. Onda da Han hazretleri benimle beraberdiler."

"Cezmi Bey'le kaç defa görüştünüz? Doğru söyle!"

"Hayatımda yalan söylemiş adam değilim."

"Yalan söylüyorsun. Sana, doğru söyle diyorum. Sonra yalanın ortaya çıkarsa, adamıöldürürler. Orasını akletmiyor musun?"

"Yemin ederim doğru söylüyorum. Yalanım meydana çıkarsa istediğiniz cezayı verirsiniz."

CezmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin