Kafkas halklarından olan on beş bin kadar Nogay ile Dağıstan emiri Şemhal'in gönderdiği on beş bin okçu kahraman Demirkapı'ya karargâh kuran Özdemiroğlu Osman Paşa'nın etrafa gönderdiği yardım haberleri üzerine gelip imdada yetiştiler. Bu taze kuvvetler gelince, Özdemiroğlu, hemen Adil Giray'ın intikamını almak için Karabağ üzerine saldırı hazırlıklarına başladı. Fakat, o sıralarda İran ordusunun Kazvin'e çekildiği anlaşıldı. Osman Paşa'nın komutasındaki kuvvet ise, İran'ın merkezine kadar sokularak düşman aramak için yeterli sayıda değildi. Neticede ordu komutanı Mustafa Paşa'nın harekete geçmesini bekledi. Ancak, bu arada zamanını da boş geçirmedi. İleride savaş başladığı zaman ordunun malzeme işlerini ve arkasını önceden güven altına almak için, Dağıstan beylerini ayrı ayrı ziyaret ederek, tatlı sözlerle ve güzellikle gönüllerini aldı. Özdemiroğlu, bu ziyaretlerden döndüğü zaman, bedenen oldukça zayıflamış, yüzüne bir solgunluk, zihnine, dikkatli bir gözden kurtulamayacak şekilde hafif bir ağırlık gelmişti. Yakınları, bu değişikliği Ordu Komutanı Mustafa Paşa'nın istediği hızla orduyu çıkarmamasından ileri gelen üzüntülerine yordular. Paşa'daki bu değişiklik, aslında bununla da alakalıydı. Ordu komutanına içerliyordu. Bunun için Demirkapı'ya geldiği günden bu yana Lala Mustafa Paşa'yı neredeyse yok sayarak genel durumu ve düşüncelerini doğrudan İstanbul'a haber etmeye başlamıştı. Ama, asıl sebep o değildi. Hiç beklenmeyen bir gönül meselesiydi ki, onu da ancak Cezmi bilebilirdi.

Özdemiroğlu Osman Paşa, savaşlardan ve siyasi işlerinden biraz boş vakit buldukça, gönlünü rahatlatmak için, sakin, huzurlu bir yere çekilir, biraz saz dinler, birkaç kadeh demlenir, sonra da yakınlarından birinin dizine veya omzuna dayanarak bir parça uyur, sonra da ya işiyle ya da ibadetiyle ilgilenirdi. Cezmi ise, savaş günlerinde Paşa'nın emir subayı, diğer vakitlerde ise fikir yardımcısı, eğlence dünyasında da kadeh ve sohbet arkadaşı olacak kadar güven ve sırdaşlığını kazanmıştı. Yine böyle bir meşk âlemindeydi ki, Paşa, her zaman olduğu gibi biraz eğlendikten sonra, mecliste bulunanlara dinlenmek için izin verdi. Yanında sadece Cezmi'yi alıkoydu. Başını Cezmi'nin dizlerine dayadı. Ancak, bu defa uyumak yerine, savaş vaziyetine ve alınan ülkelerin elde nasıl tutulacağına dair uzun uzun görüşmelere ve bu konularda Cezmi'nin de fikirlerini sormaya başladı. Cezmi, Paşa'nın hiç adeti olmadığı halde, bu şekilde zamansız olarak açtığı konuşmanın sonunun nereye varacağını bekliyor ve bu merak arasında komutanının sorularına da hızlıca bulabildiği cevaplar veriyordu. Osman Paşa ise, girdiği konunun derinlerine de inerek, konuşmayı uzattıkça uzatıyordu. Sonunda konuyu döndürdü dolaştırdı ve Şirvan'ın ileride daha güvende tutabilmesi için Şemhal ile bir akrabalık kurmaktan başka çare olmadığını söyledi. Sonra da şöyle dedi: "Rahmetli babam da Mısır'dayken, rahmetli annemle evlendikten sonra, bir kat daha itibar kazanmış ve Yemen'deki başarılarını da ancak bu sayede elde etmişti. Şimdi ben de Şemhal'den bir kadını alırsam, bütün Çerkezleri ve Dağıstan halkını kendime candan ve gönülden bağlarım. Ancak böyle hareket edersem İran'ın başına büyük belalar açarım..."

Paşanın söylediği bu sözlerin ileride ne anlam ifade edeceğini hemen anlayamayan Cezmi, onun sözlerini her türlü gizli düşüncelerden uzak, siyasi bir tedbir diye yorumladı. "Ama Paşam, bilemem ki, Şemhal'de böyle bir kadın var mıdır?" diye sordu.

Paşa; "Evet, Şemhal'in kardeşi Tocalâvik'in güzel bir kızı olduğunu söylediler. Ben de evinde misafir kaldığım gece uzaktan böyle bir gölge görmüştüm." cevabını verdi.

Cezmi'nin aklını bu "gölge görmek" konusu epey kurcaladı. Hele göz ucu ile biraz dikkat edip de Paşa'nın yüzünün sarardığını, dudaklarının hafifçe titremeye başladığını görünce, Paşa'nın bu kızı sevdiğini hemen anladı. Bu tahmininde gerçekten de yanılmamıştı. Özdemiroğlu Paşa, henüz gençliğindeyken, yüksek komutanlar arsına katılmış, hayatını orduda geçirmiş, bütün gençlik arzularını ve dünyanın bütün lezzetlerini devlet hizmetinde çalışarak iyi bir şöhret kazanmaya feda etmiş, hayatının baharını Yemen çöllerinde harcamış, içindeki aşk ateşini, tüm sevme kabiliyetini, daha kırk beş, kırk sekiz yaşlarına gelmeden kalbinin derinliklerine hapsekmişti. Şemhal'in güzel yeğenini gördüğü an, kalbindeki aşk ateşi aniden şiddetle alevlenmiş ve tüm vücuduna yayılmıştı.

CezmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin