B2: Çalınan Gülüşlerim

Start from the beginning
                                    

Korkularımız bizi en acımasız kılan şey değil midir? Korkularım benim en zayıf noktamdır, güvensizlik ve mutluluk insan hiç mutlu olmaktan korkar mı? Ben korkarım gülüşlerimin kısa bir zaman süre gözyaşlarına dönüşeceğine bilmekten korkarım, güvenirim kendimden çok karşı tarafa güvenirim, ya kırarsa korkarım. Ben korkularım ile yüzleşecek kadar kendimi güçlü hissetmiyorum.

Çok acıdı. O kadar acıdı ki ben acısını hissedemedim, yaşayamadım. Belli edemedim. Bakın şuram, şuram çok acıyor diyemedim. Demedim, diyecek kimsem de yoktu zaten. Birileri vardı ama birileri hep yok oldu. Birisi vardı ama birisi hiç yoktu. Ben vardım ama aslında hiç yoktum. Kayıptım, kaybolmuştum. Kaybolmuştuk. Bundan kaçmak mümkün müydü? İmkansızdı. Acıyı dindirmek güçtü, zordu, kolay değildi. Sol yanımda boşluk, omuzlarım çökük, kanatlarım kırıktı hep. Birinizle değil hepinizleydi sorunum. Hiç tenezzül etmediniz, beni anlamaya. Ben hıçkırmaktan ağlayamaz haldeyken bir el omuzumda 'geçecek' tesellisi dahi vermedi bana. Ben çok yıldım. Ben o yolları çok yıktım.

Şaşkınlıkla bana bakan bir çift kahverengi gözden anladığım kadarıyla Alpay her şeyi duymuştu. Bir an ne yapacağımı bilemedim ama sonrasında çabucak kendimi topladım. Bir süre bana şaşkınlıkla baktıktan sonra yanıma yaklaştı. Ona bir açıklama yapmak zorunda değildim. Ne duyup duymadığı umurumda değildi. Ben hiçbir şey olmamış gibi yanından geçip gidecekken kolumu tutup gitmemi engelledi ve önüme geçti. Anlaşılan öyle elimi kolumu sallaya sallaya buradan gidemeyecektim illa canımı sıkacaktı benim. Kolumu ellerinin arasından çektim ve parmağımı yüzüne doğru salladım.

"Bana bir daha sakın dokunayım deme. Anladın mı?" Ellerimi omuzuna koyup yolumdan çekilmesi adına hafifçe ittim. Kimsenin bana dokunmasından hoşlanmıyordum. Kimseye de açıklama yapmak zorunda olmadığımdan burada durmamın da bir gereği yoktu diye düşünüyordum. Ayrıca yaşadıklarım bende travma yaratmıştı bundan dolayı bana temas edilmesinden hoşlanmıyordum. Özellikle erkeklerin temasından oldukça sakınmaya çalışıyordum. Bu benim için bir nevi savunma mekanizmasıydı.

Önümden çekilmeyip sadece aramıza bir kaç adımlık bir mesafe koydu.
"Sakin ol. Ben sadece neler döndüğünü anlamaya çalışıyordum. O kim? Orada konuşulanlar neyin nesiydi?" Diye sordu meraklı bir sesle kaşlarını çatarak. Anlamadığım bir şey vardı. Neden? Neden yani? Neden öğrenmek istiyordu ki ne olduğunu? Ona neydi? Hem öğrense ne yapacaktı ki? Gidip öldüresiye dövecek miydi onu? Hiç sanmıyorum. Bunu babam, sevdiğim adam bile yapmamışken o neden yapsın ki?

Kaşlarımı çatıp alayla konuşmaya başladım.
"Neden merak ediyorsun? Sana ne? Ailen sana insanların işlerine öyle rahatça burnunu sokmamanla ilgili seni uyarmadılar mı?" Dedim sonlara doğru sesimi yükselterek. Hayır, Ilgar yetmezmiş gibi birde daha yeni tanıştığım biri gelip bana hesap soruyordu. Ona neyse?

Çene hattının gerginleşmesiyle kaşları çatıldı. Sinirlenmişti anlaşılan ama benim umurumda mıydı? Kesinlikle hayır.

Sinirle derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu bir yandan da.

"Son kez soruyorum az önce konuştuklarınız neyin nesiydi? O çocuk kim? Bir dahaki soruşumda bu kadar nazik davranmayabilirim sana." Diyerek beni tehdit etmişti. Beni beni Maralı. Alayla yüzüne doğru bir kahkaha attım ve konuşmaya başladım.

"Sen kim oluyorsun da beni tehdit ediyorsun? Sana bu hakkı kim veriyor? Sorduğun hiçbir soruya cevap vermek zorunda değilim. Bunu o kalın kafana soksan iyi edersin. Şimdi çekil önümden ve kendi işlerinle ilgilen. Başkalarının hayatına da burnunu sokmayı kes." Dedim ve geçmek için sağa doğru bir hamle yaptığımda tekrardan önüme geçerek beni durdurdu.

BOŞLUK - ACI -Where stories live. Discover now