iki

148 21 11
                                    

wonwoo, en sevdiği grubun tshirtünü giydi ve her zamanki parfümünü sıktı

belki mingyu oradaydı ve sarılabilirdiler bu yüzden güzel kokmak istiyordu

saat 14.15 idi. sırt çantasına anahtarını ve cüzdanını koyup ayakkabılarını giydi. kulaklığını takıp mesafesi az olan yolda yavaş adımlarla yürümeye başladı

kafenin önüne geldiğinde daha da yavaşladı ve içeride ona el sallayan chan'i görünce derin bir nefes aldı.

kapıyı açtığında çalan zil, içeride oturan bir kaç kişinin kapıya dönmesini sağladı. bağzılarının umrunda bile olmadı. ona dönenlerden biri mingyu idi.

hiç değişmemişti. saçı, giyinişi, duruşu. wonwoo da mingyu'gördüğünde kalbindeki hızlanmaya engel olamamıştı. mingyu wonwoo'ya gülümsediğinde wonwoo da etkiye tepki olarak gülümsemişti

arkadaşlarına doğru ilerledi ve ona ayrılan boş sandalyeye oturdu.

"siparişleri daha vermedik"

"harika arkadaşların olduğumuz için seni bekledik"

"sağol seokmin sen olmasan ne yapardım"

"mingyu'yu gördün mü"

tekrar mingyu'ya baktı

"değişmemiş, özlemişim onu"

chan konuyu anlamadığı için sıkılıp konuşu değiştirdi

"sipariş verebilir miyiz artık"

jihoon, kasada duran mingyu'yu çağırdı ve menüleri aldı

"biz iki tane ice americano istiyoruz"

"ben vişneli brownie istiyorum ya da vazgeçtim iki tane çikolatalı cupcake"

"ben sütlü filtre kahve istiyorum. soonyoung sen?"

"ben milkshake istiyorum"

sıra wonwoo'ya geldi

"sütsüz filtre kahve ve su değil mi?" wonwoo, mingyu'ya baktı. unutmamıştı. wonwoo gülümseyerek kafasını salladı

mingyu siparişleri aldıktan sonra masadan ayrıldı. ve wonwoo, jihoon ve soonyoung çifti dışındakilere açıklamak zorundaydı

"bakmayın şöyle. anlatıyorum"

"bir zahmet"
"bir zahmet"

seungkwan ve seokmin birbirine baktıktan sonra aynı aynda yine aynı şeyi söylediler

"cips, kola, kilit"
"cips, kola, kilit"

"cips, kola, kilit"
"cips, kola, kilit"

"ah yeter"
"ah yeter"

"cips, kola, kilit"  kazanan yine seokmin olmuştu.

"siz salaklar dinleyecek misiniz?"

"ben dinliyorum hyung~ hadi anlat~~"

"biz mingyu ile çok yakın arkadaştık. yani hala öyle miyiz bilmiyorum. size böyle bir kafenin olduğunu söylemeden önce buraya ders çalışmaya ve kahve içmeye gelirdim. o zaman son sınıftaydık ve sınavlara hazırlanıyorduk. mingyu benim için part time çalışıp sınavlara beraber hazırlanıyorduk. o gerçekten zekiydi sanırım okulu bu yüzden çabuk bitti ve işe girdi bilmiyorum neyse. ben mingyu'ya bir şeyler hissettim. beni biliyorsunuz hislerimi pek algılayamam ama mingyu'ya karşı hislerim çok, güzeldi. sonra mingyu gitmek istedi. abisi ölünce toparlanamadı. bir şey diyemedim ama çok ağladım. o gün ilk sigaramı içtim ve ona son kez sarıldım"

"ağlama gerizekalı"

"ne demek ağlama sence buna ağlanmaz mı"

"siparişlerinizi getirdim efendim"

"teşekkür ederiz"

"afiyet olsun"

wonwoo, acı kahvesini içerken, mingyu'ya bakmadan edemiyordu. ona olan hislerinin silinmediğinin farkındaydı ama mingyu'nun ne hissettiğini bir kez olsun öğrenememişti.

jihoon'un elini gözünün önünde sallamasıyla baktışlarını çevirdi

ve arkadaşlarıyla sohbet etmeye başladı

-okul iptal olunca gaza geldim yavv

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 24, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

the cafe which at corner of the streetWhere stories live. Discover now