Bende ona baktım. "Yarası derin değil, o yüzden temizleyip sardım ama yine de bir doktora gözükse iyi olur."

"Gerek yok Irmak abla ben iyiyim."

"Demek bizim kızı korudun he?" Saçını karıştırıp gülümsedim. "Kereta seni."

Kaşlarını çatıp yükseldi. "Korurum tabi. O ayı Haydar da herkese kötü davranıyor zaten oh iyi oldu. Yine olsa yine döverim Ece için."

"Şişt dövmek falan yok. Kardeşimi koruduğun için teşekkür ederim küçük adam ama birdaha kavga ettiğini görmeyeceğim ona göre. Adam akıllı gidip öğretmenlerinizle konuşursunuz."

Dedi daha bugün kavga eden kız. Ama ben bilinçli bir ablayım. Dediğimi yap yaptığımı yapma. Çocuklara çok güzel örnek olurum.

"Öğretmenler bizi dinlemiyor ki, dinlese bile Haydar müdürün oğlu diye bir şey demiyorlar."

Bu ne biçim ilkokul lan? Haydar'da da bir badboy havaları, okul okul değil dallas mübarek.

"Bir şey olursa bana söyleyin ben alırım onların ifadesini ama birdaha kavga etmek yok anlaştık mı?"

Oflayıp önüne döndü. "Anlaştık."

"Güzel. Şimdi annenin yada da babanın numarasını söyle, haber verelim merak etmesinler."

"Onlar çalışıyorlar merak etmezler," dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne olursa olsun merak ederler sen numarayı söyle."

Kafasıyla onaylayıp çantasının ön gözünden küçük bir kağıt çıkarttı ve bana uzattı. "Sadece babamın numarası yazıyor, öğretmen istemişti." Başımı sallayıp kağıdı aldım.

Numarayı yazıp aradım. İkinci çalışta açıldı telefon. "Efendim?"

Karşı taraftan tok bir erkek sesi geldi. Biraz çarpılsamda açıklama mı yaptım. "İyi günler ben Irmak. Özgür'ün sınıf arkadaşının ablasıyım. Kendisi bugün sınıfta bir arkadaşıyla tartışmışta ufak bir yara almış. Şuan bizde merak etmeyin diye aramıştım."

"Ne yarası? Oğlum iyi mi?"

Adamın sesi telaşlı geliyordu. Ee gayet de oğlunu merak eden bir amcaydı bu.

"Merak etmeyin kendisi şuan gayet iyi. Dediğim gibi ufak bir sıyrık sadece ama yine de hastaneye götürmek isterseniz gelip buradan alabilirsiniz."

Birkaç saniye durdu sonra cevap verdi. "Benim işim olduğu için gelemem ama büyük oğlumu size göndereceğim adresi bu numaraya atarsınız. Birde oğlumla konuşabilir miyim? Sesini duymak istiyorum."

"Tabi," deyip telefonu Özgür'e verdim. Kısa bir konuşma yaptıktan sonra telefonu kapattı. Bende konumu attım. Mutfağa gidip iki tane sandviç yaptım. Yani ekmeğin arasına domates peynir koyabiliyorum o kadar da beceriksiz değilim. Salona geçip ikisine verdim.

Onlar yemeğini yerken bende etrafı topladım. Kirli bezleri çöpe atıp sağlık çantasını yerine koydum. Biraz sonra kapı çaldığında saate baktım. Yarım saat içinde burada olduğuna göre çocuk ya uçmuştu ya da buraya yakındı.

Çocuklara, "Siz oturun," deyip kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda karşıma kumral bir çocuk çıktı. Genç bir çocuktu. Benli yaşlarda, kahverengi gözlü, beyaz tenli babyface bir çocuktu. Üstünde şişme siyah montu, altında koyu kotuyla gayet spordu. Siması çok tanıdık geliyordu. Bir yerde görmüştüm ama nerede?

"Merhaba?"

Çocuğun sesini duyduğum da 25 saattir onu incelediğimi fark edip sirkelendim. "Merhaba Özgür için geldiniz sanırım."

"Evet. Irmak'tı değil mi?" Emin olmak istercesine yüzüme baktığında kafa salladım. "Evet. Siz?"

O bana direkt Irmak demişti ama ben gayet saygılı bir insan olduğum için siz diye sormuştum.

Elini uzatırken, "Bende Ömer," diyerek takdim etti kendini. "Ömer Ali."

💬

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💬

Vee bölüm sonu.

Gelen kişinin Asaf olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrayanlar?

Her şeyin açıklığa kavuşmasına çok az kaldı. Üzülmeyin :')

Sevgilerimle,
Ninjalarını seven ponçik yazarınız♥

KİMLİKSİZ | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin