34.Bölüm: GEÇ DEĞİL

65.9K 2.3K 100
                                    

Uzuuuun bir bölümle karşınızdayım umarım severek okursunuz💃😆

Multimedya: bölümden bir kare (temsili)

*İyi okumalar*

Nefes'den

Dün gece...

Ne yapacağımı düşünürken odada tur atmaya devam ediyordum.
Babam benim kaçtığımı çoktan fark etmiş olmalıydı.
Her yeri didik didik aradığına da emindim.
Burası aklına gelecek son yer olduğu için biraz daha rahat olsam da yinede sabah Bursa'dan ayrılmam gerekiyordu.

Ama nasıl?

Babamın ne kadar buraya gelme ihtimali düşük olsa da beni bulabileceğini biliyordum.

Sorun tek o da değildi ki o buradaydı!
6 yılda ne çok değişmişti.
Hafifçe çıkmış sakalları uzamış sarı saçları... Ne yakışıklı olmuştu..
Bir şey daha değişmişti.. Bakışları...
Parıldayan mavileri yerine donmuş, ruhu olmayan bakışları yer almıştı.
Ne kadar canı yanmıştı?
Bakışların da hiç bir şey anlaşılmıyordu o kadar boş bakmıştı ki sanki beni hiç tanımamış gibi.

Bu canımı yakmıştı.

Ağlamamak için kendimi sıkarken nefes alabilmek için perdeyi çekip pencereyi açtım. Hava içime çekerken sanki nefes boğazımda düğüm oluyordu.
Yutkunamıyordum.
Yavaş yavaş yağan kâra elime uzatırken kâr taneleri elime düşüyordu.
Bu his iyi gelirken gülümsedim.
Sakin olup düzgünce düşünmem gerekiyordu. En küçük hata beni nikah masasına oturtabilirdi.
Babamın tehdidi yüzünden elim ayağam bağlanmıştı. Kaçıp gittiğim de ya Özgüre zarar verirse?

'Demir var o onu korur'

Mantıklı tarafım kulağıma bunu fısırdarken haklı olduğunu biliyordum.
Demir abi onu korurdu.
En iyisi sabah Elif'e herşeyi anlattıktan sonra gitmekti.
Elif iyi birisine benziyordu. Beni Anlardı.
Telefonumu yatağın yanında ki komodine koyup tek kişilik yatağa uzandım.
Gözlerim yorgunluktan kapanırken gözümün önüne mavi gözler belirmişti.

Keşke onu biraz daha görebilseydim.

Keşke ona herşeyi anlatabilseydim..

Keşke hep birlikte olabilseydik...

...

Tıkırtı sesleri ile yüzümü buruştururken
küfür eden bir ses duymuştum.
Gözlerimi aralayıp karanlık odaya baktım. Telefona bakan Özgürle gözlerim kocaman açıldı.
Hızlıca doğrulup ne olduğunu anlamaya çalışırken Özgür sinirli bir şekil de bana bakıyordu. Telefon ışığını bana çevirip
"Bu ne!" diye tısladığın da uyku sersemliği ile anlamsızca ona baktım.
Telefonu bana atıp gözleri ile ekranı işaret etti. Mesaj kutusu açıktı?

Gelen: 053...

Kaçarak benden kurtulabileceğini mi sanıyorsun müstakbel karıcığım(!)

Numarayı tanımıyordum. Kimdi bu?
Ne müstakbel karısı?
Bakışlarım Özgüre dönerken gözlerin de sinirin yanında cevap da beklediğini görmüştüm.

"Kim bu? Ne müstakbel karısı?
Sen evleniyor musun?!"

Soruları sinirli bir şekilde sormuştu ve benden cevap bekliyordu.

Ama üzgünüm daha çok beklerdi...

Bunu ona nasıl anlatabilirdim ki?

"Çık odamdan!"

Aşka Tutkun Adam | Tutkun Serisi IWhere stories live. Discover now