10 ❦ iyi olmak isteyen cehennem volkanları

Start from the beginning
                                    

Babamın ifadesiz bakan gözleri aynı renk kefeni giymiş ifadesiz gözlerimle kesiştiğinde bakışlarından o hüznü gördüm. Bir baba için kızının katil damgası yemesi zordu. Hele kızının önünde bunu saklamaya çalışması, daha da zordu.

Hiçbir şey söylemedi. Ya da hiçbir harakette bulunmadı. Sadece ağır adımlarla kapıyı açtı ve eve girdi.

Derin bir nefesi ciğerlerime çektiğimde kulaklıklarımı kulağımdan çıkarıp koyu mavi mutfak önlüğünün ön cebine tıkıştırdım ve bir süre gözlerimi sıkıca kapattım.

Eğer ölecek gibi acı çekersen kendine sürekli "bir baloncuk olduğunu ve uçarak patladığını," hatırlat. Ne kadar ağır bir acı yaşarsan yaşa, er ya da geç patlayacaksın ve bu acının bir önemi kalmayacak.

"Ben bir baloncuğum," diye fısıldadım kendi kendime. "Ben bir baloncuğum. Fazlası değil."

Kapattığım gözleri aldım. Kovanın içine düşmüş bezi sıkarak elime aldım ve kapının yanındaki duvarı temizlemeye devam ettim.

Bir çocuğun intihar sebebi olabilirdim. Bir ailenin utanç kaynağı da olabilirdim. Her sınıfta olan tuhaf ucube de olabilirdim. Ama ben bir insandım. Her şeye rağmen bir insan.

Aniden evimizin kapısı açıldığında babamın dışarı çıktığını gördüm. Takımını çıkarmamıştı. Oysa işten eve geldiğinde ilk takımını çıkarırdı. Ellerinde mutfak eldivenleri ve yeşil bir bez vardı. Hiçbir şey söylemeden kovada yeşil bezini ıslattı ve yanımda durarak kapıyı temizlemeye başladı.

"Baba," diye fısıldadım. Fakat cümlemi tamamlamama izin vermeden gülümsedi.

"Annen çiçeklerinin bu halde olduğunu görürse ikimiz içinde üçüncü dünya savaşına bilet olur."

Babamın konuşmasından sonra sessizce temizlediğim yere geri döndüm. Her ne kadar göğüs kafesimdeki organa yumruk yemiş gibi olsam da sadece ona bakmakla yetindim. Benimle bir daha hiç konuşmayacağını, hatta evlatlıktan reddeceğini falan düşünmüştüm. Ama o bütün bu ihtimalleri tekmeleyerek benimle kapıyı temizliyordu.

"Üzgünüm," dedim aniden duvarı temizlemeye devam ediyordum ve oldukça sakindim. "Bir katilim, koca bir aptalım ve küstah, nankörün tekiyim. Derslerim iyi değil, çizimlerim daniskanın önde gideni, iyi bir evlat ya da arkadaş, kardeş değilim. Yine de bütün bunlara rağmen benimle konuştuğun için teşekkür ederim."

"Hiç konuşmadan aynı evin içinde yaşayamayız değil mi?" Babam tekrardan gülümseyerek karşılık verdi. Ben kötü hissetmeyeyim diye gülümsediğini biliyordum.

"Ve evlat inan bana, büyük sabırla saydığın o şeylerin hiçbiri değilsin."

Gülümsedim. Bütün bunları iyi hissetmem için söylediği ortadaydı ama kendimi bu yalana derinden kaptırmak istedim. Kaptırmak ve bir daha doğrunun ne olduğunu bilememek.

"Sen sadece bir insansın. İyi olmak zorunda değilsin."

Bazen aile insanın en büyük şansı olurdu; bazense en büyük felaketi.

Benim ailem şans yaprağının içinde yetişen felaket dikeni gibiydi. Dokunduğun an ruhuna batardı, hem kendini hem de seni yaralardı. Bazen bir kelime, bazen bir haraket ve bazen bir sessizlikle bütün kapıları hem yüzüne kapatır hem de geçmen için sonuna kadar açık bırakırdı.

Babam için, ailem için, Evren için.. o an tek bir şey diledim. Bu dileğim bütün doğum günlerimde büyük umutlarla pastanın mumlarını üflerken dilediklerimden daha tutkuluydu. Bütün doğum günü dileklerimden bunun için vazgeçebilirdim.

taç yaprağıWhere stories live. Discover now