"Orada mecburiyetten oradaydım. Emin ol böyle olsun istemezdim." Dediğinde aklına yeni fikir gelmişcesine kaşlarını çattı. "Sen yoksa.. bu yüzden mi dayak yedin?" Dediğinde kalbim hızlandı. Dün olanlardan bir türlü kurtulamıyordum. Ne illet bir kâbustu öyle. Annemin yaptığı her darbe önüme çıkıyordu.

"Ha..hayır." dedim kekeleyerek. Fakat buna inanmışa benzemiyordu. Konuyu dağıtmak adına öfkelenen sinirime bir odun daha attım. "Sersem herif! Senin yüzünden karakola kadar gittim biliyor musun!" Ne kadar bağırmak istesemde sesim bir kedi
miyavlaması gibi çıkıyordu.

"Yapabileceğim bir şey yok. Yanlış zamanda yanlış yerdeydin." Dediğinde yüzünde bir mimik dahi oynamadı.

"Senin gibiler ve senden nefret ediyorum." Dedim çatlak sesimle. "Ahmak herif."

Gitmek isterken önüme çıktı. "Bak, yapabileceğim bir şey yok anladın mı. Sen olmasan bir başkası olacaktı. O lanet kafeye girmesi için birini bulacaktım." Dediğinde saçlarımı çekiştirip, ayaklarımın üzerinde tepinmek istiyordum.

"O işe gerçekten ihtiyacım vardı!" Dediğimde bir şey demedi. Sadece baktı ve bakmayı sürdürdü.

Kader ağlarını hep benim etrafıma örüyordu. Kilit bir kapıydı, anahtarını bulduğumda ise bir felaketin sonuna giden uçuruma düşüyordum. Düştüğüm her dal beni çiziyordu.

"Gitmemiz gerekiyor." Dediğinde ise sustum. Çünkü ben ne kadar konuşsam da o yüzüme duvar misali bakacak ve kendini savunacaktı.

Deri ceketini üstüne sırtlandı. Beni de beraber götürerek evden çıktık. Hemen önümüzde duran pahalı siyah arabanın kapılarını açtığında duraksadım. Binmek istemiyordum. Fakat korkum ecelime fidan dikiyordu.

"Bin şu arabaya." Sıkılmış bir şekilde nefes verdiğinde, dediğini yaparak arabanın kapısını açtım ve bindim.

Uzun kemikli parmakları direksiyona ve vitese adapteydi. Emniyet kemerini takarak arkama yaslandığım da, yol altımızda bağırarak araba hareket etti. Gözlerim parmaklarıma kadar yayılan morluklardaydı. Bazı tırnaklarım ise kırılmış ve çirkin görünüyordu.

"Onlara bakmayı seviyor olmalısın?" Sorunun yöneltildiği kısım morluklarım olmalıydı. Omzumu silkeledim ve ona baktım. "Seni ne denli ilgilendirir?" Diye kendimden beklemediğim cesurca soruyu ona sordum. İçimde ki hisler birbirine dolanmıştı.

"Kollarıma bayılıp, evime getirdiğime göre bir hayli ilgilendirir." Evet, haklıydı. Ama meseleme karışmasını istemiyordum.

"Tekrardan teşekkür ederim." Dedim. Sinirlerim hala geçmemişti fakat kabalık etmek istemiyordum. Benim sinirim bir anda alevlenir, daha sonrasında ise çabuk geçerdi. Beni o sokakta bırakabilirdi fakat bırakmamıştı. Evine götürmeyebilir, hatta yatağına sokmayabilirdi. Bu yaptıkları bile teşekkür etmem için başlıca nedenlerdendi.

"Sorumun cevabı bu değildi."

"Şu ana kadar fazla soruna cevap vermedim zaten." Çünkü kelimeler ağzımdan çıkmaya korkaktı. Arkasına saklandığım duvarlarda tökezliyordum.

Geçen dakikaların ardından araba yavaşlamaya başladı. Gözlerim camda gezinirken, okulun biraz gerisinde durduğunu fark ettim. Arabadan indiğinde, bende aynı şekilde arabadan indim. Aramızda ki mesafeyi açarak yürümeye başladım.

"Benden korkma." Diye sesli bir şekilde söylediğinde okulun etrafında ki birkaç kişinin dikkatini çekmiştik.

Yüzümü çevirmeden kendi kendime, "Korkmuyorum," diye fısıldadım. Onun duyamadığına emindim.

İLİKLENMİŞ RUHLAR #WATTYS2018On viuen les histories. Descobreix ara