Başını yere koydu. Etrafımızda kimse yoktu. Zaten böyle bir havada kimse buraya gelmek istemezdi. Onun acılı yakarışları yankılanırken bunun çok iyi bir fikir olmadığını anladım.

"Bana bisiklet sürmeyi öğret. Benimle de oyun oyna... Bana oğlum de! Duydun mu?"

Tırnaklarını toprağa geçirip hırsla kazmaya başlayınca elimdeki şemsiyeyi bırakıp onun yanına eğildim.

"Duyuyor musun? Bana oğlum de! Sende onlar gibisin! Sende bana sırt çevirdin. Hepiniz benden kaçtınız!"

Ellerini tutup onu durdurdum.

"Sakin ol Harry."

"Senden nefret ediyorum! Senden de kardeşinden de, oğlundan da nefret ediyorum!"

Birden ayağa kalktığında bende doğruldum ve elindeki kumları umursamadan onu tuttum.

"Harry... Her şey yoluna girecek."

Ona sıkıca sarıldım. Göğsüne yapışmış, ellerimi sırtında birleştirmiştim. Ağlayışları kulaklarıma dolarken bunun nasıl canımı yaktığını fark ettim. İri ellerini belime doladı ve başını omzuma gömdü.

Just close your eyes
(Sadece gözlerini kapat)

The sun is going down
(Güneş batıyor)

Aklıma gelen ilk şeyi yapıp şarkıya nakaratından girerek kelimeleri fısıldadığımda hıçkırıkları kesildi. Nefesini tuttuğunu hissedebiliyordum. Yutkundum ve devam ettim.

You'll be alright
(Sen iyi olacaksın)

No one can hurt you now
(Şimdi kimse seni incitemez)

Come morning light
(Gel gündüz ışığı)

You and I'll be safe and sound
(Sen ve ben sağlıklı ve güvende olacağız.)

****

Yeniden yurt odasındaydık. Ayrıcalıklı büyük yurt odamız... Buraya her girişimde bu cümle dudaklarımın arkasında tekrarlanıyordu. Şimdi ayrıcalık sebebimizin aslında bir yalan olduğunu öğrenmiş ve büyük yıkıma uğramış sevgilimle ne yapacağımızı düşünüyorduk. İkimizde sessizdik ve ikimiz de yatakta uzanmış tavanın büyüleyici cazibesini(!) izliyorduk. Biz sevgiliydik. Değil mi? Normal bir ilişkimiz yoktu. Normal bir hayatımız da yoktu. Ama aşk herkes için aynı değil midir? Sevgi, şefkat herkesin aynı yerinde hissedilmez mi?

Sağıma döndüm ve Harry'nin yanağına ufak bir öpücük bıraktım. Anında başını bana çevirmiş gözlerini dudaklarıma indirmişti.

Tek kolunu başının altına koymuş diğer kolu benim omuzlarımın altındaydı. Doğrularak oturdum. Merakla ve sevgiyle, uzandığı yerden beni izliyordu. Elini tutup kalbimin üstüne yerleştirdim.

"Benim." dedi anıların gözlerinin önünden geçtiğini anlayacağım dalgın ifadesiyle.

Gülümseyerek başımı onaylarcasına salladım.

"Senin kocaman bir kalbin var Harry. Kocaman bir sevgiye sahipsin."

"Hepsi sadece sana. Sahip olduğum tüm sevgi senin için."

Sesi kırgındı. Son olaylardan sonra yaşadığı duygusal çöküşler onu epey yormuştu.

"Sen?" dedi benim gibi oturur pozisyona geçip mesafemizi kısaltırken.

"Sen tüm sevgini bana ayırdın mı?"

Gözlerimi birkaç kez hızla kırpıştırdıktan sonra dudaklarımı cevap vermek için aralamış ancak geri kapatmıştım. Onu kırmak istemiyordum.

"Harry... Bu çok fazla. Yani... Sevgi böyle bir şey değil. Sevdiklerim var tabi..."

Kaşları çatılırken yüzündeki hayal kırıklığı çuvalladığıma işaretti. Toparlamaya çalıştım.

"Mesela ailem."

Daha fazla batırıyordum. Aile problemleri olan birine aile sevgisi hakkında felsefe yapmak pek iyi bir fikir değil.

"Ah Harry." dedim derin bir nefes aldıktan sonra.

Ellerimi avuçlarının içine sıkıştırıp gözlerine baktım.

"Sen kalbimin en güzel yerindesin. Ve sende başkalarını seveceksin. Dostlar edineceksin. Bir gün belki de aile olacak ve çocuklarını seveceksin. Ama ben hep bileceğim ki kalbinin en orta yerindeki o geniş ve rahat yer bana ait olacak. Çünkü sende oradasın."

Yeşilleri irileşti. Gözyaşlarının orada biriktiğini görebiliyordum. Tutuşu sertleştiğinde bir kez daha düşüncelerini okuyabilmek istedim.

"Çocuklarımız..."

Parmaklarımın acıdığını hissetmeye başladığımda ellerimi çekerek onunkilerden kurtarmaya çalıştım.

"Onları asla terk etmeyeceğiz."

Başımı salladım.

"Evet Harry. Onları terk etmeyeceğiz. Bunu neden yapalım ki?"

Bu hali beni korkuturken boğazımdaki yumruyu yok etmeye çalışırcasına yutkundum.

"Onları eşit seveceğiz."

Gözünden yaşlar düşerken gözlerini kırpmamış titreyen dudaklarını birbirine bastırmıştı. Birden alnı, dehşete düşmüş bir ifadeyle kırıştığında bana onda daha önce bir kez gördüğüm o bakışlarını dikti. Onu Ben ile aldattığımı düşündüğü o korkunç gecedeki ateş yeniden gözlerindeydi. Bu Harry beni korkutuyordu. Ellerimi bir kez daha çekmeyi denedim.

"Beni aldatmayacaksın. Başka adamlarla yatmayacaksın. Duydun mu?"

Bağırmaya başladığında yeniden başımı salladım. Ellerimi bırakıp uzun parmaklarını omuzlarıma sardıktan sonra vücudumu sarsarak bağırmaya devam etti.

"Biz onlar gibi olmayacağız. Onun gibi olmayacağım. Anladın mı? Bana bunu yapmana izin veremem!"

Yataktan fırladı. Kendini kaybediyordu. Psikolojisinin bozulduğunu tahmin edebiliyordum, bu davranışlarını irademi koruyarak karşılamalıydım. Odada ileri geri yürürken saçlarını çekiştirdi.

"Hayır... Hayır. Hayır. Hayır."

Kendi kendine söyleniyordu. Oturduğum yerden kalktım ve tam önünde durdum.

"Biz onlar gibi olmayacağız Harry."

Ellerini kulaklarının üstüne kapatıp bana bakmayı ve beni dinlemeyi reddetti. Parmaklarımı hafifçe omzuna değdirdiğimde sıçrayarak kendini geriye attı.

"Bana dokunma! Başkasını seveceksin değil mi? Beni aldatacaksın! O sürtüğün kocasına yaptığını sende bana yapacaksın!"

Haykırmaya devam ediyor ve ağlıyordu. Ben ne yapacağımı bilmez halde öylece odanın ortasında dikiliyordum. Duvara yaklaştı. Önce yumruklarını sonra başının ön kısmını karşısındaki duvara sertçe vururken telaşla yanına koştum.

"Kendine zarar vermeyi kes!"

Tiz çığlığım odayı doldurduğunda durdu. Beyaz duvarı boyayan kırmızı kana bakmamaya çalıştım.

"Biz onlar gibi olmayacağız. Seni aldatmayacağım. Çünkü sen Bay Christopher gibi değilsin ve bende Bayan Anne gibi olmayacağım."

Bakışları hala yerdeyken mırıldanışımı dikkatle dinledi. Sonra bana döndü. Alnındaki yarayı hissetmeyi dilemezdi. Kötü görünüyordu. Etrafına bakındı.

"Özür dilerim." dedi zor duyulan kısık sesi.

"Özür dilerim."

Bana sarıldığında hala aynı şeyi tekrarlıyordu.

"Özür dilerim."

cipa | larry ✓Where stories live. Discover now