1.BÖLÜM 'Eski bir dost'

58 1 0
                                    

Merhaba millet :D! Artık yavaş yavaş hikayemize giriş yapmaya ve ana karakterleri tanımaya başlıyoruz. Okuduğum kitabın 1. bölümü 8 sayfadan oluşuyor ve ben tam 8 sayfayı sizler için çevirip buraya yazacağım :'D. Daha önce söylediğim gibi bu bir gençlik romanı ve içinde yaşıtlara göre uygunsuz 'ufacık' kelimeler olabilir bunun için bana kızmayın, rahatsız olacaksanız baştan okumamanızı tavsiye ediyorum :/. Bugün İngilizce sınavım vardı ve gayet güzel geçtiği için siz değerli okurlarıma içimdeki sevinç ile yazmaya karar verdim. Umuyorum ki beğeneceğiniz bir bölüm olur. Fazla uzatmamalıyım, bir sonraki bölümlerde görüşürüüüz :'). 

Ufak bir not: Yazım hatalarım var ise özür diliyorum çünkü 8 sayfayı çevirip buraya hızlıca yazmak çok kolay değil, bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. HİKAYAYE DÖNELİM:

Son sınıfın başlarıydı. En yakın arkadaşım Autumn geçmişi özlemle anıyordu. Rehberlik ofisinden ders programımızı son kez aldığımızda fotoğraflarımızı çekti. Sadece iki dersimiz ortaktı; ama diğerlerinin saatleri de birbirlerine yakındı. Böylece okula birlikte yürüyebilecektik ve Autumn bunun ilahi müdahele olduğunu düşünüyordu. Birinci sınıf günlerini sanki üzerinden onlarca yıl geçmiş gibi anlatıyordu.

Yüzme dersimden sonraki halim bile -ıslak saçlarım kahverengi buz saçakları gibi sarkıyor ve uçlarından damlayan havuz suları lacivert hırkamda eriyordu- ona hüzün verebilirdi.

"Yaz gibi kokuyorsun" dedi, başını omzuma yaslayarak. "Keşke hala yaz olsaydı."  Döndüm ve hırkamı kokladım. Okul açılmadan kısa bir süre önce kuru temizlemeye vermiş olsam da şimdiden keskin bir klor kokusu yayıyordu. Hırkamı çıkardım ve belime sardım. Koç Fallon antrenmandan sonra duş alacak vakti hiçbir zaman bırakmaz bize. Otuz saniyemizi şampuanlanarak geçireceğimize bir tur daha kelebek yüzmemizi tercih eder. Birkaç yıl önce omzunu incittiği ve doktor yüzmesine izin vermediği için Autumn çok şanslıydı. "Hey" dedim. "Sınıfa döndüğümüzde saçlarımı balıksırtı örer misin?" Yüzme dersinden sonra saçlarımın mat görünmesinden ve keçe gibi kurumasından nefret ediyordum.

Autumn'un omuzlarına gelen saçları mükemmel şekilde simetrik iki sarı saç örgüsü halindeydi. Bunu aynaya bile bakmadan yapabilecek kadar iyiydi. "Gel buraya" dedi, kaplumbağa kabuğu saç tokamı çıkararak bir adım arkama geçti. "Hemen yaparım."

Birinci sınıfların koridorunu bu şekilde geçtik; önde ben, arkada ellerinde saçım olan Autumn. Fillere benziyorduk. Autumn saçlarımı örerken başım önde, ona Batı Felsefesi dersimizin notlarından sorular sordum. İlk sınavımız beş dakika sonra başlayacaktı. Bir gece önce telefonda birlikte çalışmıştık, yani  aslında bu daha çok bir gözden geçirmeydi; ama yine de Autumn en basit birkaç soruya yanlış yanıt vermişti.

Autumn, "Buna inanmıyorum" derken durdu. Kafam aniden geri çekilinceye kadar bunun farkına varmamıştım. İçini çekti. "Biz de bu kadar küçük müydük?"

Autumn'un etrafımızdaki birinci sınıflardan yayılan bütün heyecanı ve olasılıkları emmeye çalıştığını söyleyebilirim. Budalalıklarından, kötü ciltlerinden ve acemice kargaşalarından büyülenmişti. Sürekli kocaman gülümsüyordu ve bu mavi gözlerinin etrafının kırışmasına neden oluyordu. Ben de gülümsedim ama son sınıfın her anını doya doya yaşamak istediğimden geçmişi o kadar düşünmüyordum. Eğer hayalini kurduğumuz üniversiteler  bizi kabul ederse Autumn ile ben yılın on bir ayı ülkenin iki farklı ucunda olacaktık. İçimdeki gerçekçi taraf hiçbir şeyin aynı kalmayacağını kabul ediyordu ya da en azından şu an olduğu kadar iyi olmayacaktı. Autumn yeni arkadaşlar edinecekti. Umarım ben de... Ama bu beni özellikle heyecanlandıran bir şey değildi.

Last Class Memories. [Son Sınıf Anıları] -GECİKMEDE-Où les histoires vivent. Découvrez maintenant