Eda ellerini çekince Leo istemeden de olsa geri çekildi. Ellerini kadının omzuna çıkararak “İyi misin?” diye sordu. Olumlu cevap alınca yüzünde gülümseme oluştu. “Yalancı! Ayağındaki sargıyı gördüm.” dedi. Ardından ciddileşerek “Ne oldu?” diye sordu.

“Küçük bir kaza.” diyen Eda, Leo tarafından oturma grubuna doğru yönlendirildi. Leo, Eda'yı rahat bir pozisyonda oturtmuş yaralı ayak bileğini de sehpaya uzatırken yardımcı olmuştu. Sargılı bileği okşayarak “Küçük olmadığına eminim. Ben şimdi sana kahvaltı hazırlayacağım. Sonra tüm detayları ile anlatırsın.” dedi.

Eda yüzünde minnet dolu bir tebessümle giden adamın arkasından baktı. Giovanni'nin hastanede yattığı süre boyunca onu yalnız bırakmamış her an destek olmuştu. Ailesiyle görüşmediği için eksik olan ağabeyliği Leo'dan görmüştü. Onun yerini dolduramazdı belki ama varlığı yetiyordu.

Bütün konuşmayı dikkatle izleyen Giovanni bir tespitte bulunmuştu. Ve bu tespit onun hiç ama hiç hoşuna gitmemişti. Öfkeyle yerinden kalkıp oturma grubunun bulunduğu bölüme geçti. Kadın hala Leo'nun çıktığı kapıya bakıyordu. Ayağıyla sehpayı sarsarak “Ne var sizin aranızda?” diye sordu.

Kaşları çatıldı Eda'nın. Bu nasıl bir soruydu? Aralarında arkadaşlıktan öte bir şey olamazdı. “Ne olabilir?” dedi soruya soruyla karşılık vererek.
Giovanni kadına doğru eğilip kolunu kavradı. “Gözümün önünde flört ettiniz.” dedi dişleri arasından. Bu kadın onu delirtiyordu. Kocasının arkadaşıyla böylesine samimi olup hem de masum ayağına yatıyordu. Ancak Giovanni onun hakkından gelmesini bilirdi.

“Saçmalama Gio. Her şeyin bir sınırı var. Sen bana bunun imasını bile yapamazsın!” dedikten sonra kolunu adamın eli arasından kurtardı Eda. Sehpaya uzanıp kumandayı aldığında kocası başında dikilmekten vazgeçmiş çaprazındaki tekli koltuğa oturmuştu.
Kadının sert çıkışı adamı kendine getirdi. Kesinlikle saçmalıyordu. Arkadaşından emindi. Leo onu aptal yerine koymazdı. Bunu yapmayı göze alamazdı.

Hafif tınılı melodik bir kıkırtı kulaklarına gelince başını o yöne çevirdi. Sağ eliyle yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra “Kıskandın.” dedi kadın. Bugüne değin kadının yüzünde hiç böyle bir gülümseme görmemişti. Birkaç kırışıklığa neden olan gülümsemesi devam ederken “Hala böyle hissediyor olman çok iyi.” diyerek mutluluğunun sebebini belli etti. Ancak düşündüğü gibi değildi. Giovanni tanımadığı bir kadını kıskanmazdı.

Cevap vermeye gerek duymadı. Kendini genç bir çocuk gibi anlatmaya ihtiyacı yoktu. Bunun yerine bakışlarını kadının gülen yüzünden televizyon ekranına çevirdi. Ona bakmaktansa sabah haberlerini izlemeyi tercih ederdi. Spikerin anlattığı deprem haberine kendini vermek istedi fakat başaramadı. Çünkü gözleri hemen yan taraftaki düğün fotoğrafına kayıp duruyordu. Kaşları çatılı o günü anımsamaya çalışırken tuhaf bir şey oldu. Kadının kurduğu cümleyi anladı. İki dudak arasından çıkan o üç kelimelik cümle beyninde canlanıp anlam kazandı. Ana dili olmayan bir dili algılaması ne kadar normaldi?

“Baba, anneyi kıskandı.”

Ani hamleyle tekrar ona baktığında az öncekinden farklı olmadığını gördü. Karnındaki bebek duyuyormuş gibi ona doğru başını eğmişti. Oturduğu yer dar gelmeye başladı adama. Dün geceden beri gerildikçe geriliyordu. Baba olduğunu duymak ise nedensizce onu huzursuz etmişti.

“Benimle ilgili hayal kurmayı kes.” dedi içindeki hissiz tonu sesine de ekleyerek. Aynı sakinlikle koltuktan kalktı. Biraz önceki gülümsemenin yerini alan düz dudaklara ve onları tamamlayan iki dolu göze son kez baktı. “Sonunda üzülen sen olursun.” dedikten sonra kadını yalnız bıraktı.
Gerginlikten dolayı sert bir şekilde odasına giriş yaptı. Leo'yu kendi dolabına eğilmiş bir şeyler ararken buldu. Elinde bir tişörtle geri çekilen arkadaşı “Tişörtünü almamda bir sakınca var mı?” diye sormasına rağmen ona bir şey söylemedi. Bunun yerine banyoya doğru yürümeyi tercih etti. Henüz banyoya girmeden kapının açılıp ardından kapandığını duydu.

Bana Git Deme(Tamamlandı)Where stories live. Discover now