Part 1

20 4 0
                                    

Buse'nin Ağzından;

''Ga Yeon. Hadi biraz daha acele et geç kalıcaaaz'' Diye yan odadan heyecanla bağıran Ya eun (Asu) a güldüm. Kapıda bizi bekleyen Joon Seo (Beyza) ise bana ve Ya eun'a sövmekle meşgüldü.

Hızlıca aynadan kendimi süzdüm. Nereye mi?

Han nehrinde havai fişek gösterisine, Joon seo'nun Bize bunu söylediğine pişman olduğuna eminim.

Ve size çok daha garip bir şey söyliyeceğim, Biz koreye geleli sadece 4.30 saat oldu. Gerçekten o kadar oldu. Ama gelirken Han nehri'nin önünden geçtiğimiz için yolu az çok öğrenmiştik.

Kapıdan çıktığımızda hızlıca asansöre gittik. Koreye gelir gelmez bunları nasıl hemen yaptınız diyorsunuz kesin!

Biz koreye bir hafta önce gelip kalıcağımız yerleri ve okulumuzu hallettiğimiz için rahatız sadece ezbere çıkabilcek kadar gezmedik o kadar.

Asansörden indiğimizde Joon seo Hızlıca önümüze geçip bize önünü dönerek mutlu bir şekilde arkası dönük yürümeye başladı.

''Vay Be! 2 Yıldır kurduğumuz hayal gerçekleşti mi yani? Sanırım gerçekten duanın gücüne inanmalıyız'' Dediğinde hissettiği mutluluğu görebilmiştim.

Bu hali beni güldürürken Ya eun sokakta seslice hakırmaktaydı. Biz bunu zaten 2 yıldır çektiğimizden normalmiş gibi davrandık.

Bir süre saçma sapan rezilliklerin ardından Han Nehrine vardığımızda hemen kendimize oturmak için yer kaptık.

Ya Eun ''Bence biz yanlış yerdeyiz. Kimse yok ve hiç havai fişek gösterisi yapılcak yere benzemiyo'' Dediğinde omuz silktim ve ''Görsek yeter kalabalıkta napıcaz daha yeniyiz üstelik sizin yüzünüzden sakatmış gibi hissetmek istemiyorum'' Dediğimde hepimiz gülmeye başladık. Bunu küçüklüğümüzden beri aynı şekilde sürdürürdük. Bizi gerçek hayatta görseniz gerçekten sakatlar dersiniz. 20 yaşında olabiliriz ama hala çocuk gibiyiz.

Gülmelerimiz havada yankılanırken patlama sesi ile üçümüzün de bakışları havaya yöneldi. Havai fişek gösterisi başlamıştı bizim ise biraz ilerimizdeydi.

(Joon seo'dan)

Havai fişekleri keyifle izlerken boynum ağrıdığı için kafamı geri yere eğdim.

O Sıra da karşıdan gelen bisikletli 4 kişi gözüme takıldı. Birinin üzerindeki badi kai'nin ki ile aynıydı. İyice bakmaya başladığımda tam önümüzden geçerken kafasını bize çeviren şapkalı ile bunun chen olduğunu gördüm. Havai fişekten etkilenmiş Ga Yeon'un yüzüne bakıp tebessüm etti ve hızla yanımızdan uzaklaştılar. Ben heyecanla yerimde zırpladım. ''Kanka kanka kanka chen geçti chen chen senin ki geçti koş git peşinden'' Diye bağırdım. Bu hareketimle şoka giren Ga Yeon ve Ya eun ise suratıma mal mal bakınca oflayarak onlara döndüm ''Kaçtılar işte ya '' Dediğimde sonunda beyinleri basmış ikiside karaları bağlamıştı.

O zaman o gürdüğüm de kai olmalıydı, yüzlerini görmesem de yanımdan geçtiklerini düşününce saçma sapan bir şekilde zıplamaya başladım. ''Yeppuuuuuuuuuuuuu'' Diye bağırınca ikisi de kafasını kaldırıp bana 'Amaç?' Dercesine bir bakış attılar.

Aaah Gerçekten beni anlamıyor bunlar.

....

Ga yeon'un ağzından devam:

Joon seo'nun tepkisiyle ikimizin attığı bakıştan sonra güldüm. Sonunda onlarla aynı ortamda bulunduğuna sevinmiş olmalıydı.

Onları göremediğim için kendime söverken son havai fişek gösterisi patlatılıyordu.

Suratımı somurtarak eski yerimize yukarı çıkarak oturduk. Havai fişek gösterisi bittiğinıde biraz resim çekinmeye karar vermiştik Çekindiğimiz fotoğraflara bakarken arkamızdan geçen pamuk şekerciyi görünce gözleri kocaman olan joon seo'ya 'Hayır' Bakışı attım.

Kesinlikle benden ona almamı istiycekti. Onun gibi bakmaya başlayan Ya eun' dan sonra koca bir of çekerek çantamı alıp pamuk şekerciyi aramaya gittim.

Nereye kadar gitmiş bu adam ya 4 dakika içinde. Söylene söylene ilerlediğim yol sonunda ışıklı arabayı görünce gülümseyerek oraya yürümeye başladım. Yanımdan hızlıca geçen bisikleti hisettiğimde bisikletle küçük bir çarpışma yaşamıştık ben bir adım öne gitmiştim. Bisikletin ise drift sesini duymuştum sonraki gelen bağırma sesiyle hızla yanına koştum.

Şapkası kafasından düşen çocuğun yanına gittiğimde gözünü açmasıyla ''Haaa. Tövbestağfurullah'' (Türkçe söylüyor) Dedim.

Bu Chen di. Gene 4 ayağımın üzerine düşmüştüm. 2 saniyelik mutluluğum chenin acı dolu bağırışları ve dizini tutması ile kesildi.

''Ah. Şey özür dilerim. Çok üzgünüm'' Diyerek dizini tutmaya çalıştım daha çok bağırması ile dizini sıktığını fark edip hızla elimi çektim. Çantama koyduğum kumaş elbisemin kemerimsi gibi olan şeyini (Adını bilmiyorum) Çıkarıp bacağını sarıp bağladım. ''Bana tutun kenara geçelim'' Dediğim de bana yüklenmesiyle bir anda çöküyordum. Yuh bu nasıl bir ağırlık güreşçimisin çocuk bir de zayıf duruyor.

40 Saatlik zorluklarla kenara çektiğimde dizlerimden tutunarak soluklandım. ''Kaç kilosun sen ya'' Dediğimde güldü.

''Ah şey, ağırım değil mi? Eee bu kasları taşımak kolay değil'' Dediğinde ona garip bir bakış atıp yanına oturdum.

''İyi mi bacağın?'' Dediğimde kafasını salladı. Bacağı bisiklet ve pedalın arasına sıkışıp kanamıştı.

Hayır ne var bu soğukta kapri boyutunda şortla çıkıyorsun? Niye yani yaz da değiliz ilkbahar da değiliz. Kanar tabi diz. Ne dicekti yazı mı bekliyim diycekti.

''Sana da çarptım sanırım sana bir şey oldumu?'' Dediğinde kafamı olumsuzca salladım.

''Yok ben iyiyim. E peki yanında başka üye yok muydu? Onlar nerde?''

Dediğimde kafasını olumsuzca salladı. ''Nehrin önünde dinleniyorlar. Taş, kağıt, makas oyununda kaybettiğim için onlara pamuk şeker almaya gelmiştim'' Dediğinde kaşlarım hayretle kalktı. Bu bir tesadüf olabilir miydi?

Kul istedi bir göz allah verdi iki göz.

''Sen demi pamuk şeker almaya gelmiştin'' Dediğinde gülerek onayladım. ''Bende kızların yavru köpek bakışına dayanamadığım için geldim'' Dediğimde güldü.

''Fazla hayırlı arkadaşsın, Çok tatlı'' Dediğinde bana gelen teri çaktırmadan kafamı çevirerek dudağımı ısırdım. Bana tatlı dedi bana çok tatlı dedi bana bana.

''Sanırım yürüyebilirim'' Diyerek ayağa kalktığında fazla ciddi bir şey olmadığını fark ettim.

yürüyebiliyordu, Bisikletin önüne geçip sağlıklı olan dizinin üzerine çöktü ve bisikletin bir kaç yerleriyle oynayarak bisikleti sürebilir hale getirince ağzım açık kaldı.

Bana dönünce ''Bekle burda'' Diyerek hızla pamuk şekercinin yanına gittim ve kızlara bir an dua etmeye başladım.

tam aracındakileri toplar iken farklı renklerden 7 tane aldım ve chen'in yanına gittim.

ve dört tanesini zor tutsam da ona uzattım.

''Özrüm yerine say'' Dediğimde gülümsedi.

''O zaman bir dahaki karşılaşmamızda bende sana yemek ısmarlarım o da benim sana teşekkürüm olur'' Diyerek yandan gülünce bir anlık kalbimin durduğunu hisettim.

Ve kafamı mutlulukla aşağı yukarı sallladım.

BANA SEVMEYİ ÖĞRET KOREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin