as long as you're with me

2.3K 248 49
                                    


Tükenmişlik sendromunu yavaş yavaş atlatma arayışları içinde kaybolurken Namjoon'un onu götürdüğü başka bir eğlence yerine doğru arabayla gittiler. Burası Daegu'nun en gözde ve elit gay barlarındandı. Namjoon yirmi dakikalık yol sonunda sadece bir sokak ötedeki barın girişine arabayı park etti. Yoongi zerre kadar inanmıyordu ya artık, yine de yazma hevesinin gelmesini eğlenerek bir şekilde sağlamalıydı.

Gösterişli barın girişine yürüdüler hızla, Yoongi'nin elleri akşam soğuğundan korunmak için ceplerindeydi. Neon ışıklarla süslenmiş kapıyı açıp içeri girdiler, üzerinde hiçbir şey olmadan dolaşan garsonlar bir avın varlığını keşfedince Yoongi ile Namjoon'a laf atmaya başlamışlar, hatta bazıları işi ilerletip Yoongi'ye dokunmaya çalışmışlardı. Hızla girişi geçip, Yoongi Namjoon'un onu sürüklediği dansçıların mekanına geldi.

''Şimdi. O herif ya da kitabın ile ilgili hiçbir konuyu düşünme ve sadece boşalmana bak.'' Namjoon sırıtarak onu bir koltuğa oturttu. Sonra ilerleyerek kendine bir içki söylemek için kalabalığın arasına kayboldu.

Yoongi hala sersem hissediyordu. Yanındaki koltuklarda erkeklerin üzerinde kucak dansı veren dansçılar vardı ve görüntü çok rahatsız ediciydi. Gözlerini bakmamaya zorlarken bacaklarının üstünde bir ağırlık hissetti, daha sonra ise kafasını yukarı kaldırdı. Sanırım Yoongi'nin müşteri olduğunu anlayan bir dansçı gelmişti.

Ona eğilen ve omzuna sürünen pembe saçlar Yoongi'ye o kadar tanıdık gelmişti ki yüzünü görmeye çalıştı. Fakat kucağındaki çocuk kalçalarını ileri geri hareket ettirerek dudaklarını Yoongi'nin boynuna sürtmeye başlamıştı.

''Bekle bir saniye.'' Kucağındaki çocuğun yumuşak saçlarını yavaşça arkasından tutup kafasını geriye doğru çekti. Şimdi yüzleri birbirine bakıyordu.

''Park Jimin!''

Ağzından aniden dökülen sözcükler kendisinin bile şok olmasına sebep olurken, daha bir haftalık ilişkisindeki adamın ismini unutup Jimin'inkini hala hatırlaması daha da onu şaşırtmıştı.

Fakat Jimin yüzündeki ifadesizliği bozmayarak işine devam etti. Küçük ellerini Yoongi'nin omuzlarına koydu ve kalçalarını ona doğru itmeye başladı. Altında gittikçe sertleşen Yoongi'nin üyesine sürtündükçe Jimin daha istekli ve şevhetle dansını yapıyordu.

''Burada ne işin var?''

Jimin yine duymazdan geldi. Gözleri artık aşağıya bakıyordu. Dansını yapmaya odaklanmıştı. Kalçalarında onu durduran Yoongi'nin ellerini hissedince başını yukarı kaldırdı ve ilk defa gözlerine baktı.

''Neden bir anda kayboldun? Neden bana yalan söyledin? Senin burada çalıştı-''

''Süreniz doldu bayım, şimdi lütfen 80 Won'u girişe ödeyin.'' Jimin Yoongi'nin kucağına açtığı bacaklarını toplayarak kalkmaya çalışacakken bileğinde güçlü bir el hissetti.

''Beş dakika konuşmak istiyorum.'' dedi nefes nefese.

''Üzgünüm.'' Bileğini ondan kurtarıp ayağa kalkmıştı. ''Buna hiç vaktim yok.''

Yoongi onun hatırlamama ihtimalini düşünemiyordu bile. Bir kez daha gitmesine izin vermeyeceğini biliyordu. Elindeki tüm kozları kullanmaya hazırlandı.

''Bir kitap yazıyorum...'' dedi o da kalkarak. ''Bir erkek karakterim var...''

''Yardım edebileceğim bir konu değil.'' Jimin'in sesindeki resmi tını hala kaybolmamıştı. ''Bir sürtükten yardım almaya ihtiyacın yok. Yaz gitsin işte.''

it's you » уoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin