Nida:

Nida: Ölme lan seviyorum ben seni

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nida: Ölme lan seviyorum ben seni.

A: Tamam sen istedin diye ölmem yavrum. Ama bilirsin, kadeeeerrrr.

Nida: Lan ders felsefe kafam yanıyor.

A: Su dökem?

A: Havalandıram?

A: Yoldan geçen köpeğe işettirem?

Nida: Ağzına edem?

Nida: Aha geliyor hoca vallahi geliyor.

Nida: Mıs...

Mıstığım yazamadan gönderiverdim çünkü Sevtap Hoca geldi ve başımda dikildi. Gergin bir ifadeyle gözlerimi kıstım ve Sevtap Hocaya baktım. Evet şu an bakışıyoruz. Oh ne ka güzel ne ka güzel.

"Evet Nida, söyle bakalım felsefe neymiş?"

"Dersmiş hocam," dediğimde tüm sınıf güldü. Geri zekâlı la bunlar, ben olsam kusardım.

Sevtap Hocanın yüzünde gram mimik belirmedi. Seni o kadar iyi anlıyorum ki hocam...

Selen koluyla koluma vurdu ve kıkırdadı. Ulan bu kızı da bir çözemedim he, hem uyarıyor hem kıkırdayıp duruyor. Nerede duracağını karar ver bacım? Beni ellere mi vereceksin yoksa ellerden mi alacaksın?

Sevtap Hoca bir şeyler homurdanarak, "Dersi iyi dinle," dedi. Gördü telefonu da almadı ya la kadın. Koca yürekli teacher seni. Türkçem ağlıyor hocam tuvalete gidebilir miyiz?

Sevtap Hoca: Peçete vereyim mi ablama?

Ben: Not ver hoca not.

Sevtap Hoca: Kör mü çalış, bana ne.

Evet yine beyin yakıyorum efenim. Nida Azur'um ben, ya da Nida Azur Levendoğlu mu desek kız şam şeytanları? Mustafa'ya desem bunu direkt nikah masasına oturtur ha beni, ona pek gönüllü olduğumu göstermiyorum bu yüzden.

Zil çalmış ve biz girip çıktıktan sonra günü tamamlamıştık. Biz, ben ve ben. Mustafa da ben demek ya o bakımdan. Çok romantik olduğumu biliyordunuz tabii ki.

Merdivenlerden usulca inerek dış kapıya çıkmayı hedefledim. Lakin okulun mandaları sanki savaşa katılırmışçasına hurra ne varsa sağlı sollu girişip beni ezmişlerdi. Saçlarım bile düzlemişti anlıyor musunuz? Tamam abarttım o kadar değil ama ezilmiştim yani.

"Yavaş ulan yavaş," diye bağırdığımda, çocuğun teki, "Sar beni lavaş lavaş," diye karşılık verdi. Yüzümü ekşittim ve kafasına bir tane geçirdim. "Anan seni evde ne ile besliyor lan amip? Yallah köyüne."

Çocuk tip tip baktı ve kalabalıkta gözden kaybolarak uzaklaştı. Uzaklaştı dediysem, İstiklal Marşı için dokuzuncu sınıfın en önde ki sırasına doğru yol aldı. Ulan gülsem mi ağlasam mı?

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin