4.6

423K 27.2K 9.8K
                                    

Evden çıktım ve şehrin en büyük sinema salonuna gittim. Mustafa'yla hiç mesajlaşmadan onunla okul çıkışı randevu yerini ve saatini ayarlamıştık. Randevu ne yahu? Alt tarafı ilk buluşmada Recep İvedik izleyecektik. Neyse ilk buluşma için park ya da nargile kafeleri tercih edenlerden daha iyi olduğu kesin. Ha sinema tercihi mi? Orası tartışılır ama bir Christian Grey izleyecek kadar da şey değilim yani.

Kırbaçsever bir kız değilim.

Otobüsten indim ve Avmnin kafeteryasına yürümeye başladım. Sinemaya gitmeyeli yaklaşık iki sene falan oluyordu, bir dakika e ben onda da Recep İvedik'e gitmiştim. Hemde babamla. Hayatımı kitaplara ve müziğe adamakla en doğru tercihi yaptığımı şimdi daha iyi idrak ettim.

Sağ ol koca yürekli Recep İvedik Bey.

Kıvırcık saçlarımı geriye attım ve salına salına kafeteryada ilerlemeye başladım. Hemen en köşede Mustafa'yı gördüm. Ananı o ney öyle? Maşallah Mustafa Bey gözüme pek bir yakışıklı gözüktünüz. Tövbe neler diyorum ben?

Boğazımı temizledim ve yanına gidip başında dikildim.

"Geldim."

"Görüyorum," dedi bana bakıp hafif tebessüm ederek. Lacivert örgü kazağının kollarını hafifçe kıvırmış geçen gün kü siyah bilekliğini yeniden takmıştı. Erkeklere bu tür şeyleri yakıştırıyordum.

Ne zamandan beri?

Galiba iki saniye önce.

"Ee?" dedim öylesine. Okulda olsak gayet rahat takılırım ama milletin içinde onunla başbaşa olmak ne bileyim garip hissettirmişti.

"Aç mısın?" diye sordu. Başımı sağa sola salladım. Ardından saatine baktı ve ayaklandı. "Neyse seans başlamak üzere."

Biletlerimizle 5 numaralı salona geçip oturduk. Lan e sevgili koltuğu bu? Lan ne oluyor?

"Sende benimle yan yana olmak için hiç fırsat kaçırmıyorsun?" dedi arkamdan. Sesinde ki muzip tını gözlerimi devirmeme yol açtı.

"Hiçte bile, yanlışlıkla olmuş."

"Neyse," dedi yerine oturarak. "Konu Recep İvedik'te olsa amaçlar aynı."

Kaşlarımı çattım. "Ne diyorsun oğlum sen?"

"Recep İvedik yerine seni dinlesem hiç sırıtmaz biliyor musun?" deyip elleriyle beni kare içine aldı. "Aynı mizah, aynı delici bakışlar, aynı üslup."

Omzumu silktim ve yanına oturdum. "O kadar komik ki? Tüm enerjimi sana harcarsam filme kalmayacakmış gibi geliyor."

Gülümsediğinde belli etmeden güldüm ve o sırada film başladı. Arkama yaslanarak filmin başlamasını bekledim. Yanımda ki teyze evde patlatıp getirdiği bir çuval mısırı bana doğru uzattığında nazikçe reddettim.

Filmin ortalarına doğru telefonum titremeye başladı.

A: Hiç ses soluk yok. Gülmekten mi öldün yoksa?

Nida: Ölmemi istiyorsan gülmeme gerek yok.

A: Recep İvedik izlerken edebiyat kasabilen insan zerresi olarak tarihin tozlu sayfalarında yer edindin şuan.

Nida: Ehhehehhe öyleyimdir.

A: Orda mı o it?

Mustafa'dan mı bahsediyordu?

Nida: Evet.

A: İyi çok yanaşmasın kızım? Taktik maktik veriyoruz ama çokta şey yapma yani.

Nida: Ney?

A: Eben.

Nida: Ebem de olmasa varya

Nida: Garibim benim

Nida: Neyse hadi git. Film izliyorum şu romantik anı bozma.

WhatsApp'tan çıktım ve romantik filme geri döndüm. Cidden Recep Beyin döş kıllarıyla bir çaya çıkabiliriz.

Gözlerimi Mustafa'ya çevirdiğimde gayet naif bir şekilde gülerek filmi izliyordu. En azından salonda ki anıran insanlar gibi değildi. Ha amca az daha gül bağırsakların çok güzel görünüyor çünkü.

Film bittikten sonra dışarı çıktık. O sırada elinde uhu ve poşet olan bir sokak çocuğu bana doğru yaklaştı.

"Abla elli kuruş var mı abla?"

Hey yavrum hey. Kafa bir milyon.

Mustafa öne atılarak beni arkasına aldı. "Yok kardeş elli kuruş."

"Abi elli kuruş?" dedi çocuk elinde ki uhuyu burnuna sokarak. Oh oh maşallah az daha çek.

Böyle konuştuğuma bakmayın harbiden korkmaya başladım. Çocuk üzerimize doğru iyice yaklaşırken Mustafa'nın ılık nefesi saç diplerime vurdu. "Bu kafayı bulmuş. Kaçalım."

Ona dönmeme fırsat vermeden elimi tuttu ve hızla beni çektiştirerek koşmaya başladı. Şuan deliler gibi sokakta koşuyorduk. Arkamı döndüğümde o çocuğunda bizi takip ettiğini gördüm.

"Peşimizde," dedim nefes nefese Mustafa'ya doğru. "Kıçımıza füze mi takacağız? Daha hızlı koş."

Bir süre deli gibi koştuk ve peşimizde ki çocuğu atlattıktan sonra bir parkta durduk. Nefes nefese kalırken eli hâlâ ellerimdeydi. Acıyla yutkundum ve elimi çektim.

"Tamam bitti macera."

"Lan ne macerası, çocuk kafayı çekmiş," dedi nefesini düzene sokmaya çalışırken.

"İki tokat atamadın be sen de," dedim homurdanarak.

Doğruldu ve gözlerini kıstı. "Acilen James Bond filmi izlemeyi bırakmalısın. Film çekmiyoruz anasını satayım, çocuk belalı lan."

Omzumu silktim. "Hem fena mı elini tuttum işte," dedi keyifle gülerek. Dişlerimi sıktım ve bir adım geri gittim. "Ayıp ayıp."

Üzerime yaklaştı. "Sen daha ayıp görmemişsin güzelim," deyip beni yanağımdan öptü.

Oha öptü lan, yanağımdan. Hem de en sevdiğim yanağımdan.

İçimde ki kız kiss mi layk yu du ki ki kiss mi layk yu du diye bağırırken başımı öne eğdim ve üzerimden çekilirken kokusunun tenimden silinmesini bekledim.

ÇEVRİMİÇİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin