1.BAMBAŞKA BİR DÜNYA

Zacznij od początku
                                    

   Kendisine yıl gibi gelen birkaç dakikanın ardından ekran siyaha dönünce dersin bittiğini anlamıştı.Hocanın son birkaç bilgilendirmesini yaptığını,görüp duyup anlamadığı anlardan sonra sınıf yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Çoğunluk öğle arasından önceki derse enerji toplamak için kahve almaya giderken birkaç kişi hocanın bıraktığı slaytı almak için bilgisayarın başına toplanmıştı.Geri kalanlar ise ya kendi aralarında konuşmaya başlamış ya da Alp gibi kafalarını sıraya koyup uyumaya çalışmıştı.

   En azından Alp çalışmıştı diyoruz çünkü eğer üniversite reisi iseniz sizi her an rahatsız edecek olan insanlar olurdu.Bu bazen karşı taraftaki hadsizler bazen hayranlar bazen de kendi adamlarınız olurdu,şu an olduğu gibi...

   "Reis,haber geldi."

   Kafasını koyduğu sıradan yavaş yavaş kaldırırken kendinden bir yaş küçük sınıf arkadaşı Yusuf'a ve getirdiği habere lanet etti.Hangi haber şu an uykusundan daha değerli olabilirdi Allah aşkına! Zaten teşkilat toplantısından gecenin köründe dönmüş,üstüne bir de arkadaşlarla takıldığından çok geç uyuyabilmişti. Şu an hem onun hem de resim dersinin sıkıcılığından dolayı uykusuzluktan ölüyordu.

   İki eliyle yüzünü aşağı yukarı sıvazlarken sabır çekti.

   "Ne haberi?"

Esmer genç hemen Alp'in yanına otururken etrafı kolaçan etmeyi ihmal etmedi.Kimsenin onları duymayacağından emin olunca konuştu.

   "Reis,dün gece kavga çıkmış. Örgütten biri bizim arkadaşlardan Halil'in kız kardeşiyle çıkıyormuş.Halil de teşkilattan adam toplayıp çocuğu dövmüş.Bugün de onlar onlar bize saldıracakmış."

  Çikolata kahvesi gözler kararırken ellerini masaya vurdu.

   "Lan ben,o Halil'i öyle bir döverim ki değil kardeşinin namusunu kendi götünü bile koruyamaz!!"

   Sınıftaki tüm başlar merakla karışık korkuyla onlara dönerken Yusuf'un da onlardan farkı yoktu.Korkuyla olduğu yere sinmiş,sinirle ayağa fırlamış gence bakıyordu.

   "Kaç kere dedim size şahsi meselelerinize teşkilatı karıştırmayın diye!"

   Her cümlesinde sesi biraz daha yükselirken beyaz teni kıpkırmızı olmuştu. Anında telefonu alıp sağ kolu olan mühendisliğin reisi Yavuz'u ararken hızlıca sınıftan çıkmıştı. Ardından koşturan Yusuf'a ise talimatlar veriyordu.

   "Hemen o Halil pisliğini ara,Batak'a gelsin.Dün gece ona uyan köpeklerini de getirmeyi unutmasın!"

   Hızına yetişemediği adamın arkasında olduğu halde sesi bir taraflarına kaçtığından başını salladı,görmeyeceğini fark etmeden. Zaten Alp'in de o an sinirinden umurunda değildi gencin bir şey söyleyip söylememesi.Kudurmuş halde Yavuz'un telefonu açmasını bekliyordu sadece.Kendisine dakikalar gibi gelen saniyelerden sonra açılan telefonla kükredi.

   "Hemen adamlarını toplayıp Batak'a gel!"

   Sesi buram buram öfke kokarken karşı tarafın cevabını beklemeden kapatmıştı. Fakülte binasından çıkıp tüm üniversitenin takıldığı merkez cafe olan Batak'a yönlendirdi adımlarını.Üniversitenin tüm gruplarının,çetelerinin,sıradan öğrencilerin kısacası her kesimin takıldığı yer olduğundan öğrenciler oraya Batak diyordu.Öyle olaylar oluyordu ki "Neden Batak?" sorusunu daha sormadan cevaplıyordu.

   Eğitim fakültesinin sağında kalan ve karşıdaki mühendislik fakültesi ile arasında bulunan yere giriş yaptığında hemen 2.kattaki mekanlarına yöneldi.Yusuf,emri alır almaz Halil'i aradığından onu ve diğer çocukları orada hazır buldular.Bu kısım sözsüz bir anlaşma ile onlara ait olduğundan etrafta teşkilattakilerden başkası yoktu.Çok şükür ki yoktu yoksa reisin gelir gelmez Halil'e attığı Osmanlı tokadını tüm fakülte duyardı.

   Halil yaptığı hatanın farkında,elleri önünde bağlanmış dururken yanağında 5 parmağın izi çıkmıştı.

   "İt oğlu it,sen kim oluyorsun da benden habersiz adamlarımı toplayıp iş yapıyorsun!?"

   Sinirden eli ayağı titrerken onun hemen ardında duran 2 gence baktı.

   "Siz ne zamandan beri benim dışımda birinden emir alır oldunuz lan?!!"

   Sesi tüm katta yankılanırken merdivenlerin başında beliren Yavuz gerginlikle iç çekti. İşte şimdi boku yemişlerdi. Alp'in sinirini herkesten iyi bildiğinden yavaş adımlarla gencin yanına geldi.Hala bağırınan gencin omzuna dokunup kendisini fark etmesini sağladı. Tüm okların kendisine çevrileceğini bildiğinden içinden kendine bir Fatiha okudu. Neme lazım belki bu Alp onu öldürdükten sonra ardından dua okuyan olmazdı.Öte tarafa hazırlıksız gitmek olmazdı sonuçta...

   Tam tahmin ettiği gibi kararmış gözler onu görünce parlarken 2. Fatiha'ya başlamıştı.

   "Ne biçim reissin Yavuz?Bu adamlar senin sorumluluğunda değil mi?Nasıl senden habersiz olur tüm bunlar?

   Yavuz biliyordu ki kardeşi Alp normalde bu kadar tepki vermezdi.Ancak normal bir zamanda değillerdi.Teşkilattan alınan bilgilere göre polis üniversiteyi ablukaya almış örgütün de onların da her hareketini izliyordu.Bu yüzden iki taraf da birbirinin hatasını bekliyordu diğerinin işini bitirmek için.

   Bu gerizekalılar da onlara o fırsatı vermişti.Bugün çıkacak olan kavga her iki tarafı da bok yoluna sürükleyecekti.Ciddi anlamda bu defa siki yutmuşlardı.

             *********

   Böyle okulu da böyle bölümü de böyle dersleri de... severlerdi canım!!!Tüm gün beynini kemirmişlerdi fakültedeki insanlar. Her zamanki hengamenin yanında bir de anlamadığı şekilde farklı bir telaş daha eklenmişti.

Sınıfında muhabbeti olduğu tek kişi olan Sezer'in de yüzü fena dağılmıştı.Kendinde ve rakiplerinde o şekilsizliği görmeye alışmıştı da sınıflarının maskotu gibi olan Sezer'e pek yakıştıramamıştı ve anlaşılmaz telaşa genç adam da kapıldığından Emre kimin genç adamın yüzünü o hale getirdiğini bilmiyordu.Doğrusu konuşsalar bile sormazdı ya neyse...

    Şimdi de sonunda kurtulduğu okuldan sonra dinlenmek için geldiği evden zonklayan bir kafa ve patlama noktasında olan bir sinirle çıkıyordu.Bazı zamanlar olurdu ki migreni ve siniri birlik olup dinlenmesine bile izin vermezdi.Onu ancak dövüş kurtarırdı.Şu anda da öyle anlardan birindeydi işte.

   Evine yaklaşık yarım saat mesafedeki kulübe yürüyerek gitmeye karar vermişti.Yoksa araba kullanması halinde bu kafayla kaza yapması işten bile değildi.Yalnız arşınladığı yolda aceleci adımları birilerine çarpmasına neden olurken ardından söylenen insanları umursamadı.İnsanlar gecenin bu vakti bomboş yolda omuzlarının yerinden çıkmasına neden olacak şekilde kendilerine çarpan adama kızmakta haklıydılar.Haklı olmasına haklıydılar ama Emre insanların haklılığını ya da çıkmak üzere olan omuzlarını umursamıyordu.Eeeeh insanlar bilmese de bir kural vardı:

  "Sinirli bir Emre daima haklıdır."

   Yollar daha da ıssızlaşıp binalar izbeleşirken şu binayı geçince kulübe varmasına 2 sokak kalıyordu.Bu sırada telefonunun melodisi kulağına çalındı.Çalan telefonunu deri ceketinin iç cebinden çıkardı.Ekranda beliren isim , şu anda kendisini kulüpte bekleyen Arslan'dan başkasına ait değildi.Aramayı cevaplayıp köşeden döndü.Karşılaştığı manzara başta ilgisini çekmezken arkadaşının sözlerinden sonra bayağı çekici olmuştu.

   "Kanka gelme buraya buluşma iptal!"

   Olduğu yerde durup karşısındaki manzarayı izlerken krizinin patlama noktasını aştığını hissediyordu.O yüzden tek cümle kurdu.

   "Neden?"

   "Sabah misafirliğe gelmişler.Yemeklerini yiyip gitmişler tabi ama tedbir için bugünlük yok."

  Genç adam duyduğu sözlerle telefonu kapatıp boynunu kıkırdattı.Bulunduğu sokakta dövüşen iki gruba dövüş anlarındaki gibi bomboş bakarken sakin adımlarla ilerledi.Ne demişler Allah bir kapıyı kapatır başka bir kapı açardı.Yalnız bu defa kapı hem Emre hem de kavga edenlerden biri için bambaşka bir dünyaya açılıyordu.

YAKAMOZOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz