BÖLÜM 19

4.8K 290 106
                                    

Hocanın sözleri karşısında hiç bir tepki veremiyordum. O korkunç rüyanın akıbeti belli olmuştu. Düşünebildiğim tek şey bundan sonra tüm gecelerimin böyle mi geçeceğiydi.

Sadece bu rüyaların devamlılığını düşünmek bile delirecek gibi olmamı sağlıyordu. Bütün bunların bir sonu varmıydı varsa da ben görebilirmiydim bilmiyorum.

" Ama siz onu kurtarabilirsiniz değilmi hocam? "
Tahsinin sorusuna karşılık Mustafa hoca olumsuz anlamda başını hafifçe salladı. " Tek başıma yapamam. Bu ifritlerin gözü dönmüş." Hocanın suratındaki tereddütten anladığım kadarıyla aklında pekte hoş olmayan bir fikir vardı. Konuşmaya devam etmesi için hiç bir tepki vermedim. " Sana cin bağlayacağız oğul. Ateşe ancak ateşle karşılık verilir!"

Herkes ağzı bir karış açık Mustafa hocanın suratına bakarken birden içeriye Mesut hoca daldı. " Katiyen olmaz, buraya cinlerden kurtulmaya geldik sen ebediyen onlarla yaşamasını istiyorsun!" Sanırım bir süredir kapıda bizi dinliyordu.

" Bende keyfimden istemiyorum hoca. Gencecik çocuğun günden güne erimesini izlemek mi istiyorsun!" Son kurduğu cümle ile Mesut hocayı biraz sakinleştirmeyi başarmıştı ama hâlâ izin vermeye niyetli görünmüyordu. " Yapalım hocam, ben kabul ediyorum!"

İtiraz kabul etmeyeceğimi sonuna doğru yükselttiğim sesimle vurgulamaya çalışmıştım. Mesut hocanın küplere binmiş olmasından mesajı anladığı belliydi. Söylene söylene odadan çıkan hoca kendi odasına gidip kapıyı sertçe kapattı.

Ben de meraklı değildim ömrüm boyunca onlarla yaşamaya ama kurtulmanın tek yolu buysa doğal olarak başka seçeneğim kalmıyordu. " Kalk bir abdest al oğlum hemen gereğini yapmamız lazım!"

Arkadaşlarımın inanmaz bakışları arasında odadan çıkıp alt kata indim. Bundan sonra hayatım hiç normale dönemeyecekti.

***

Abdestimi alıp tekrar yukarıya döndüğümde geçen sefer o şerlileri çağırdığımız odanın açık duran kapısından içeri girdim. Arkamdan gelen Tahsin de tam odaya girmek üzereydi ki Hafsa birden önünde belirip onu durdurdu. Tahsin korku ile irkilip bir adım geri attı.

" Ahmet yalnız gelecek oğul sen var git odana." Mustafa hoca gözünü acele ile bir şeyler karıştırdığı kaptan ayırmadan konuşmuştu. Tahsin bir Hafsaya bir de bana baktıktan sonra hiç bir şey demeden asık suratı ile  dönüp gitti ve kapının biraz ilerisinde duran kanepeye oturup kollarını birbirine bağladı. Aynen küçük bir çocuk gibiydi.

Hafsa hafif bir el hareketi ile kapıyı kapattıktan sonra ağır adımlar ile Mustafa hocanın yanına ilerledi. Ben de gidip hocanın karşısında yerimi aldım ve bağdaş kurdum. " Elini uzat."

Biraz tereddütte kalsam da elimi hocaya uzattım eline aldığı iğne ile parmağımda küçük delik açtı. Hissettiğim ince sızı ile suratım kasılmıştı. Üç damla kanı önünde duran kaba damlattı. Ardından hazırlamış olduğu vefklerden birini alıp parmağımı üzerinde gezdirerek ona da kan bulaşmasını sağladı.

" Şimdi sana vereceğim duayı okuduktan sonra kağıdını yakıp bu kabın içine atacaksın oğul." Hoca kağıdı ve yakıp eski tip bir şamdana tutturmuş olduğu mumu bana uzattı. Elinden onları alıp mumu önüme koydum. Duayı okumaya başlamadan önce " Bunun geri dönüşü yokmudur! " diyerek kafamı kurcalayan o soruyu sordum.

" Maselesef yoktur. Dikkat etmen gereken hususlar var oğlum. Ne yaparsan yap korkunu belli etme yoksa işler ters tepebilir. Ayrıca aklına esen her şey için onlardan yardım isteme kızmalarına sebebiyet verebilir." Aslında hoca bunları söyleyene dek çok bir korkum yoktu. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra gözlerimi elimde duran kağıda çevirip morumsu rengi olan mürekkep yazısını okumaya başladım.

Okudukça dilim pelktekleşiyor ve beynim karıncalanıyordu. sonlara yaklaştığımda göğsümde büyük bir baskı hissetmeye ve fısıltılar duymaya başladım. Gelmişlerdi odada dolaşan gölgemsi bedenleri görebiliyordum. Benim etrafımda daire şeklinde dönüyorlardı ve fısıldaşıyorlardı.

Kendi aralarında konuşuyor gibiydiler. En sonunda duayı okumayı bitirdiğimde hızlıca kağıdı muma tutup yaktım ve karışımın içine attım. Alev birden öylesine parladı ki sanki odanın içinde şimşekler çakıyordu.

Mustafa hoca bu yükselen aleve yazdığı vefkleri de attığında ateş yükseldiği hızda geri söndü. Artık kaptan sadece dumanlar yükseliyordu. Hafsa Mustafa hocanın yanından ayrılıp benim yanıma geçti ve hafif bir baş hareketi yaptıktan sonra üç kere " Esselamu aleyküm ve rahmetüllahu" diyerek beni selamladı. Ardından etrafımdaki bütün gölgeler dönmeyi bırakıp Hafsa ile aynı şekilde beni selamladılar.

" Selam almak farzdır oğul durma." Mustafa hoca yüzünde tebessüm ile konuştuğunda her şeyin yolunda gittiğini anladım.
" Vealeykümü-s selam ve rahmetullah" Ben de aynı şekilde üç kere selamlarına karşılık verdiğimde tekrar hafifçe başlarını eğdikten sonra Hafsa dışında hepsi kayboldu.

O hâlâ yanımdaydı ve bana bakıyordu.
" Ben dahil kabilem emrindedir."



YN: Evet arkadaşlar sözğmde durabilmek için geç bir saatte olsa bölümü yazdım :)) 900k olmuşuz ve ben inanılmaz mutluyum 🕺🕺 Oy ve yorumlarınızı esirgemeyerek daha da mutlu edebilirsiniz :))


DAVETWhere stories live. Discover now