FİNAL

4.9K 240 113
                                    

Mesut

O şerlinin bana saldırmasının üzerinden kaç zaman geçti hiç bilmiyorum. Hiç bir şekilde, yalnızca gözlerim hareket ediyordu. Öğrencilerim ve Mustafa hoca orada kim bilir ne denli çetin bir mücadele verirken öylece yatıyor olmak kanıma dokunuyordu. Recep, Yücel ve Barış onlar gittiğinden beri bir an bile başımdan ayrılmamışlardı. Hepsinin gözleri uykusuzluktan mosmor du tek kelime bile etmeden boş gözler ile etraflarına bakıyorlardı.

Onlara baktıkça içimde bir şeylerin parçalandığını hissediyordum. Yurtta dersler sırasında hepsi şen şakrak gülüşürken bir türlü susmadıkları için stem ederdim. Şimdi ise dudaklarından dökülecek ufacık bir kahkahayı duyabilmek için her şeyimi feda edebilirdim. Hayatlarının belki de en parlak dönemlerinde olan bu gençlerin gözlerimin önünde eriyip gidişini seyretmek beni bitiriyordu.

Önceleri içi gülmekte olan gözleri şimdi kederin yansımasını taşıyordu. Yapabildiğim tek şeyi yapıp onların kurtuluşu için durmaksızın dua ediyordum. Onlara olanlardan kendimi de sorumlu tutuyordum belki de ben işimi düzgün yapmadığım için yaşanıyordu tüm bunlar.
Benim sorumlu olduğum öğrencilerden biri yanında havas kitabı taşıyor ama benim ruhum duymuyor.

Rutin olarak yapılan aramaları onlar için esnetmemin sonucu bu olmuştu. İçlerinden birini bile kaybedersek bunun vebali ve azabı ölene kadar peşimi bırakmayacaktı. Ailelerine haberi gittiğinde anne babalarının yıkılışını görmek istemiyordum. Allahım sen yardım et yalnız sana güvenir sana sığınırız!  Kendini senin sözünün üstünde tutanlara mahâl verme ya rab!

***

Etrafta yankılanan dua sesleri duyuyordum. Gözlerimi çocuklara çevirdiğimde hiç birinin ağzının bile kıpırdamadığını gördüm, peki bunun anlamı neydi! Sesler giderek artarken dua seslerinin yanında kulaklarımı zorlayan bir cızırtı da vardı. Sesler giderek şiddetlenirken odanın orta yerinde giderek parlaklaşan bir ışık hüzmesi belirdi. Çocuklar çığlık çığlığa yanıma koşturdular dördü birden yattığım yatağın dibine çöküp gözlerini kapattılar.

Tuhaftır ki böylesine anormal bir durum karşısında korku hissetmiyordum. Hatta aksine içimde huzur hakimdi. parlama ve sesler sona erdiğinde elinde uzunca bir asa ile beyaz pelerinli uzun boylu bir mahluk göründü. Pelerinin başlığı yüzünü örttüğü için görümüyordu. " Allahın selamı üzerine olsun ey adem oğlu!" Sesi normal yaşlı bir adam gibi çıkıyordu ama onun bir cin olduğunu anlayabiliyordum. " Benden çekinmenize lüzum yoktur. Zira hak yolunda olana bizden zarar gelmez! Ben rahmanilerden Yusuf yalnız Allah için yaşar, onun için ölürüm!"

Söylediklerinin yalan olmadığını biliyordum. Ulvi ilimler ile ilgilenen yakın bir arkadaşımdan onlar hakkımda bir kaç şey duymuştum. Güçleri padişahlara denktir, nadir durumlarda ancak hüddamlar ve evliyalarla iletişime geçerler. Böyle bir cinninin buraya gelmiş olması bizim için iyi haber olabilir. Niyeti bize yardım etmek ise kurtuluşumuza kesin gözü ile bakabilirdik.

" Tasan olmasın, içten dualarınıza karşılık yardım için gönderildim. Allah kendine yürekten bağlı olanların dualarını karşılıksız bırakmaz!"

Yusuf bir anda hemen baş ucumda belirdi. Sağ elinin işaret parmağını yavaşça alnıma dokundurduğunda tatlı bir ağrı beraberinde vücuduma yayılan muazzam bir enerji dalgası hissettim. " Arkadaşlarınızı size sağ salim getireceğim Allahın izni ile!" dedikten sonra geldiği gibi aniden kayboldu. Barış hemen ayağa fırlayıp telaşla konuştu " Hocam iyimisiniz!" " Hiç olmadığım kadar!"

***

Ahmet

Etrafta bir ölüm sessizliği hakimdi göremiyor olmama rağmen yakınımda güçlü bir şeyin varlığını hissediyordum. Bu tarif edebileceğimin çok daha ötesindeydi, öyle ki iki kabile cinin enerjileri bile şu an hissetiğimin yanında sönük kalıyordu. Bana bağlı olan cinlerin varlıklarını enerjilerini hissedebildiğim için anlayabiliyordum, ancak şu an karşımda bulunan bu güç hepsini örtüyordu sadece onu hissedebiliyordum.

DAVETOnde as histórias ganham vida. Descobre agora